Monday 7 June 2010

Bu Yazilari Bekleyen Kisi Sayisi Cok Mu Diye Ara Verdiydim :)

2 haftalik blog tatilinin sonuna geldik.. Cok laf isittik, yuttuk, facebookta protestolarla karsilastik, ‘ne o zor mu geldi bloga devam etmek’ falan dendi, herseye direndik... ve sonunda yeni fotolarla karsinizdayiz  Saka bir yana, benim zorlu is gorusmelerim kafami bir turlu toparlayip yazi yazmama izin vermedigi icin gelemedik. Bu hafta burda, muze, pazar ve market maceralarimiz, katildigimiz festival ve bienalle ilgili ayrintilari bulacaksiniz.


Hayvanat Bahcesi degil ama Muze: Evimizi barkimizi yoluna koyunca, e dedik biraz gezelim, turistligin tadina varalim, kesiflere dalalim. Aaa bilin once nereye gittik! 8 dolara bu zamanda muze mi kaldi dedik, Astralian Museum’la basladik. Arkaya bakan, sessiz evimizde dunyadan bir haber durabilirken, apartmanin onune cikiyoruz, William Street boylu boyunca karsimizda uzuyor. Hep kalabalik, hep dolu, hep yuksek sesli... Hemen sola donup, yaklasik 500m yuruyoruz... ve karsimizda deeev dinazorlu Australian Museum. Iceriye giriyoruz. Her yerde oldugu gibi ‘Please stand here’ (Lutfen burda bekleyiniz) yazisinin onune dikiliyoruz. Bina o kadar devasa ki, bir bakiyorum Gug’un agzi acilmis, etrafi heyecanla anlamaya calisiyor. Kibarcik bir bayan buyrun deyince ilerliyoruz. Kisi basi 8 dolarimizi verip, daliyoruz iceriye. Bu arada ogreniyoruz ki muze, sinema gibi yerlerden bilet alinca, ansiklopedik Sunday Morning Herald belesmis. Tuuhh diyoruz sabah almistik gazeteyi :P
Gecen hafta yakin temasta bulundugumuz cikolata tenli Aborjin kardeslerimize yapilan zulumle ilgili bolumu geziyoruz. Bu bolume girmeden burnumuza degisik kokular geliyor. Bir stand ve basinda Aborjin arkadaslar geleneksel baharatlariyla, kanguru, timsah, emu etini bize sunuyorlar. Bilin bakalim kim atliyor, ‘yeni bir tat, bakayim ben hemen suna’ diye!!! Hatta bakiyorum bizimki firinda pismekte olanin timsah eti oldugunu, kulak kesilmis, duymus da bilgi aliyor. Ohhh lupletti mideye... Tavuk gibiymis, begenmis.. hahah begenmese sasardim. Yeni ve farkli ya.. komik goncam benim.

Karnimiz da doydu ya.. uzun yillar eziyet gorup, somuruldukten, itilip kakildiktan, cocuklari ellerinden calinip gittikten, yillaaaar sonra uzun ve cook anlamli bir ozur dilenen ve burda, inanmayacaksiniz, buyuk destek goren Aborjinlerin hikayesini izlemeye basladik. Seslerini, goruntulerini, dillerini, yasamlarini cok farkli duygularla izledik. Eminim arka planda daha da ilginc hikayeler vardir ancak, sunum o kadar acik, net ve esit’ti ki, hayran kaldik. Hemen giriste, kisa bir yazi ile ‘burda gorebileceginiz bazi eserler, Aborjin ve Torres Islander’larin dustukleri kotu durumu gosterecektir. Hic biri bir hakaret icermemektedir. O sekilde anlasilan ya da anlasilabilecek bir eser gorurseniz lutfen bize bildirin’ diyordu. Bu eserler arasinda, Aborjinlere iskence icin kullanilan zincir ve aletler de vardi. Tarih kotu gunlerle dolu... bu her yerde boyle sanirim. Ancak burdaki tutum, simdiye kadar gorduk ve duyduklarimizdan o kadar farkli ki... Avustralyalilar calinmis jenersyonlar icin her an ozur diliyorlar. Ve bunu gercekten icten yapiyorlar...



Neyse, devam ediyoruz veeee herkesin duymak isteyip de, kesinlikle gormek istemedigi butun bocek ve hayvan turlerinin oldugu kisma geliyoruz. Acaba hazirlikli olalim diye mi bilmiyorum, bu kitada gorebilecegimiz her cesit bocek ve kus onumuzde ve sukurler olsun donuk bir sekilde! Hepsiyle tanisiyorum, tokalasiyorum. Ozellikle NSW’de olanlara daha samimi davraniyorum. E ne de olsa gorusecegiz onlarla... birrrr... biraz kasinti ile uzaklasiyoruz ordan. Karadaki tehlikelerden sonra, denizdekilere de goz atiyoruz... o konuya girmiyorum. Ehh gorduk iste caaniiim.. Devaaaammm.. Dev dinazorlara ve fotoda gordugunuz tatliciklara geldigimizde bayagi yorulmustuk. E az degil 4 saate yakin ayakta kadik. Degdi mi? Bence degdi :)


Primo Italiano ile costuk yagmur altinda: Bos gezenin bos kalfalari gelince Sydney’e ne yapar? Hahaha guncel her bir organizasyonu takip eder. Etmeselerde, nedendir bilinmez, eglence onlari bulur. Gunler oncesinden caddemiz ve sehrin bir cok yerinde acilan dev bayraklardan anladik ki, Primo Italiano – Sydney’in ilk buyuk Italyan Festivali- bizim iki sokak yanimizda. Allaaaah gelsin pizzalar, gitsin risottolar ve baska neler neler... gunler oncesinden herkese (o kadar cok adam taniyoruz ki burda:) haber saldik. 23 Mayis gunu gelin eglenlim, cosalim dedik! Pazar sabahi kapkapali bir Sydney gunune uyandik. E kafaya taktik ya gitmesek olmazdi. Hem de ayagimiza kadar gelmisken... Evden cikiyoruz, gene sola donuyoruz 2 sokak yanimiz panayir alanina donmus. Deli gibi yagmur yagiyor. Belki daha cok katilim olmaliydi ama, bu yagmura gore katilim basariliydi bizce. 1 ana cadde ve onu ortadan kesen 2 sokak boyunca, her bir kosesinde ayri bir muzik gurubunun caldigi italyanca sarkilar. Sokaklar boyunca miissss kokan yemekler, kahve ve tatlilar.. Bizimki basladi, deneylim deneyelim demeye :) Veee acilisi bir sandvicle yaptik!
Ben pizzaciyim, baska guzel seyler olsa da dayanamadim, aldim buyuk bir dilim pizzami. Pembe semsiyemizin altinda ohh afiyetle yedik. Belki standlari 5-6 kez gezmisizdir. Deli kizlarla kocam illa fotograf cekelim dedi, cektim tabi. Iyi gunde, kotu gunde, dandik kizlarla dedik bi kere   ayol kizlar deli deli hic durmadan konusuyordu yauw! Kahve de ictik tabi. Gug sponsorun ikram cikolatalarina bir dadandi ki.... harikaymis, 40 yilda bir yiyormus..mus.. muss. Neyse rusvetimi aldim da sustum :) :) Ferrero Bitter ahanda yeni cikti. Yiyin vallah pek guzel :P



Buralarin Sabit Pazari da varmis: Hep gezmek olmaz ki, evde bir tas kaynamasi lazim, alisveris yapmak lazim. Duyduk ki buralarda da sabit pazar varmis, icinde Cinli, Vietnamli, Taiwan’li pazarcilarin Turkiye’deki pazarcilari aratmadigi bir Pazar yeri. CBD’de, Hay Market’in asagisindaki Cin mahallesinde. Buyuk bir alisveris merkezi dusunun, ici outlet dukkanlari ile dolu. 4 kat. Iste onun bodrum kati varya... bir kismi Maltepe pazari, Sali pazari; bir kismi da sebze meyve pazari. Hatta sebze meyve kismina ulasmak icin gezinirken Sezen Aksu caliyordu bile. Ay bu Turkler her yerde...



Her hafta sirin Pazar cantamizi alip, tingir mingir gidiyoruz Paddy’s Market’a. Tanidik tanimadik butun sebze meyveler orda mevcut. Hem de ucuz! Gecen hafta bir Tayvanlinin kakaladigi custard apple’la tanistik. Gurol ‘kopegime vermem’ dedi. Bir sonraki hafta yaslica bir pazarcinin zorla agzimiza tikmasiyla anladik ki, onceki hafta Tayvanli bize olmamisini vermis. Custard apple’in olgunu pek lezzetliymis. Tanimadigimiz sebzeleri soruyoruz esnafa... hahah tarif aliyoruz. Komik ve eglenceli oluyor. Ganimeti, bizim tekerlekli emektara yukleyip, tralalala eve geliyoruz. Her hafta bunu yapiyoruz usenmeden. Yani orda burda yemek yiyoruz ama ev yemegi de yiyoruz  Kilo almadik henuz. Hergun tatli yesek de... yuruyoruz deliler gibi.


Fish Market’da bakin kimlerle karsilastik, ah bi gorseydiniz: Onceden cok cesitli balik ve envayi cesit bocek fotolari koymustuk ya bloga. Orasi hatirlarsiniz Fish Market’di. Takdir edersiniz ki 1 kez gitmek bizi kesmeyecekti. Gecen hafta 2. Kez gittik. Allahiiiim o nasil bir yer yahuu! Karideslerin icine kafamizi sokmak geldi icimizden :D Yapmadik yapmadik! Medeni insanlar gibi yediiik onlari! Dikkat ettim de her yazida bir yemek var. Dusunuyorum da yatmak, kalkmak, yemek ve gezmek disinda ne yapiyoruz ki? Ha bi de is var di mi? Hehehe unutmusum ben onu :P Is yerinde bunu okuyanlar bana kil mi oldu yahu? Yapmayin arkadasar, gelin tatil yapin ayol. Kim gelmeyin diyor size :P


Neyse, yemegimizi yedik. Kahvemizi icmek uzere yola koyulduk. Disarida yururken, pirpirli ucaklarin arasindan gelen, inis icin tekerleklerini acmis jumbo jetler misali, 4 adet adini bilmedigimiz, ama Australian museumda donmusunu gordugumuz harikaaaa kuslari gorduk. Bir keresinde denizde, beklemedigim bir anda yunus ailesi gormustum. Icimde buyuk bir heyecan hissetmistim. Her zaman gormeye aliskin olmadigim hayvanlari gorunce ayni seyi hissediyorum. Sanirim Gugom da ayni. Kosarak yanlarina gittik. Gugo beni itekleyerek hemen bir foto cekti. Korktum yahu, baya iriler. Ne diyorum, martilar onlarin yaninda pirpirli ucak gibi kaldilar  15 dakika kadar nese ile onlari izledik. Arkadaslar, sessisce onlara balik verilmesini beklediler. Biraz kiskislaninca, pata pata diye yerden hiz alarak havalandilar. Inanilmazdi! Cok guzeldi!


Gelsin Sydney pazarlari.. gitsin Sydney pazarlari: Burada hafta sonlari semt pazarlari kuruluyor. Cumartesi Paddington Market, Tailor Square’de Farmer’s Market, Pazar The Rocks Market, Manly Market... ve daha nerelerle neler var. Her yere hemen gidemiyoruz ama biz herseyiiii duyuyoruuz! Ilk haftalarda Paddington Market’ a gitmis ve bayilmistik. Bu hafta sonuda, Rocks dakine gidelim dedik. Simdiye kadar gorduklerimiz arasinda en buyugugdu sanirim. The Rocks’un en pouler kisminin buyuk bir kismini kaplayan bir market. Icinde yok yok. Cesit cesit taki toka, kiyafet, mum, cerveve, Indigenous/ Aborjin eserleri, sapkacilar- superdi, dijiridu’cular. Dijiridu sesini pek seviyorum. Bir stantta bakinirken, sesini duydum bu ilginc aletin. Masmavi gozlu bir adam caliyordu. Cok da guzel caliyordu. Bitirince alkisladik, sonra muhabbete basladik. Gurol da ben de aleti merak ediyorduk. Aslinda ici bos bir boru, ama ozel bir agac ki bazi bocek cesitleri agacin sadece icini yiyor. Gordugunuz her bir dijiridu, ici dogal olarak yenmis bir agac dali. Boyuna ve sekline gore farkli sesler cikariyor. Calan kisinin de agzi ile cikardigi sesler apayri bir tini veriyor. Mavi gozlu satici, elime baska bir muzik aleti Verdi ve ben de ritim tutmaya basladim. Hafif dans edince yerimde, kalabaligin dikkatini cekiverdik. Sevgili goncam hemen bu ani resimledi. Video olsaydi saheserimizi siz de dinlerdiniz. Belki sonra  Diyorum ki, sokakta Gugo ile bir sanat aktivitesi baslatip, kendimize harclik yapabiliriz. Olmadi Gurol Avustralyadaki sanat yasamina ilkokuldaki flutu ile baslayabilir. Aslinda iyi para var o iste. Bakiyorum da sokak calgicilari, her sokak basinda ve hasilat da iyi. Sanata bakis acisi da bir ayri bu memleketin yauuuw!


Sydney’de Bienal anlamak zordu, ama oldu: Sanat demisken, Sydney Bienali sanatin merkezi bu aralar burda. Sehrin cesitli yerlerinde ve ucretsiz olarak gorulebilir. Tabi biz naaptik? Gorduk  Hepsini degil henuz ama, onu da tamamlayacagiz. Asil Bienal merkezi burda, Cockatoo adindaki adada. Sanat severler icin ucretsiz gemi seferleri yapiliyor adaya. Gidiyoruz ve dikkatle izliyoruz. Ama ne kadar anliyoruz ondan emin degilim. Istanbul’da da giderdim. Evet insana baska bir bakis acisi katiyor, evet evet birseyler katiyor... ilginc objelerin cesitli kumas parcalari ile uyumu ve biraz kara kalem, yaninda sulu boya, biraz oyuncak bebek bacagi, kolu oldu bu is! Simdi ben buna bakinca pek kendimi bulamiyorum. Aman Allah korusun bunda kendimi bulsam cok korkunc olurdum. Biseyler buluyorum da, aciklamak icin kelimelerim kifayetsiz mi kiyafetsiz mi kaliyor desem. Ay bilemedim... Bienal’ in en ilginc bolumu bizce, ustune kaya dusurulmus arabaydi.


Vivid Live Isik gosterileri Gugo’nun nesesini portletti: Bienal kapsaminda, sehir merkezinde bir isik ve ses gosterisi yapiliyor. Belirli bazi binalar ve tabiki Opera Binasi ustune isiklar yansitiliyor. Hikayeler yaziliyor binalara. Hava yagmurlu olsa bile, komik yagmurluklarimizi giyip, keyifle izliyoruz. Gurol durmadan foto cekiyor. Aslinda cekilmeyecek gibi de degil ya... Keske makinemiz daha profesyonel olsaydi.


Evet umarim gonlunuzu alabilmisimdir. Is gorusmelerimle ilgili sona cok yaklastim. Guzel haberler icin pek yakinda tekrar gelecegim. O zamana kadar tatile gideceklere iyi yolculuklar, nisanlananlara mutluluklar, herkese sevgiler ve kolayliklar :)

Onemli not: Dun ve bugun saatlerce bu blogu hazirlamak icin ugrastim. Tam da hersey bitmisken, teknik bir sorun yasadim :( ve maalesef, yazinin alt kismindaki tum fotolar gitti. Tekrar yuklemek saatlerimi alacagi icin, uzulerek tekrar ekleyemedim. Maille sizlere picasa album gondermeye calisacagim. Muck!











5 comments:

  1. canlar, bende once resımlerı slıdeshow yapıp seyrettım, allah allah kım bu beyaz semsıyelı, beyaz sapkalı, beyaz gozluklu hanım, hıcde hand'e benzemıyo derken, gordumkı blog yazın gelmıs, okuyunca konu aydınlandı:)))dınazorlu resım cok karanlık!! koca dınazorlar gorunmuyo valla:)) opuldunuz, kendınıze ıyı bakın.

    ReplyDelete
  2. gencler, dünyanin en buyuk hamburgeri yapilmis sydneyde..100kişi doyacakmış..81kilo et kullanilmis...gidin bi bakin, tanri misafiriyiz merhaba diyin yaavvv.:)))

    ReplyDelete
  3. Arkadaşım!!! Yeni ofisinde sıkılırken çekilmiş fotolarını görmek umuduyla açıyorum şu blog sayfasını, her seferinde turistik formatla karşılaşıyorum. Vedat Milör'e taş çıkaran eşinle birlikte takılıyorsunuz her daim. :)
    Bu sabah yağmur var Istanbul'da gökyüzü delindi resmen. Ofis karanlık ve kasvetli. Budur
    ciao

    ReplyDelete
  4. valla güle güle okudum.. dahasını da isterim..yüzsüzüm :))harika geçsin hep böyle günleriniz yavrularım..

    ReplyDelete
  5. Valla bekledigimize degdi! Ya ben de gelmek istiyorum ya!!!!!!!

    ReplyDelete