Friday 20 May 2011

Easter, Nam-i Diger Paskalya ve Anzak Gunu Cilginligi Bizi Vurdu Mu Ne!

Her lunaparkta var olan Yilmaz Abime…


Oncelikle cok kizginim! Kime mi? Kendime… Insan unutkan biliyo musunuz? Gupguzel gecirdigim gunleri ayrintilarini fotolara bakmadan hatirlayamadim. Bakinca da amma geride kalmis dedim. Bunca zaman niye bekledim ki… Bunu okuyan Gurol’un keyfi super gicirinda eminim su anda, cunku arkadas tepemde yilmadan boza pisiriyor. Yaz yaz blog yaz! Bu sefer o da yetmedi, cesitli dallardan kollardan kibarca tenkit yedim. Ohhhh ustune bir de soguk su iceyim bari… Isin zor kismi bana kaldi. Kafami bir toplayim da anlatayim size guzel nisan ayimizi…















En son buraya gelisimizin 1. yilini kutlamistik. Kutlamalarin ustune Paskalya da yetisti. Ohhh balli kutlama. Sana ne kizim diyeceksiniz paskalyadan, Isa’nin yeniden gelisini mi kutlayacaksin? Benim ilgi alanima Easter tatili girdigi icin cok ilgilendim bu konu ile… tami tamina 3 gun! Bir de Anzak Gunu’de birlesmesin mi buna, oldu mu sana 5 gun! Hemen planimiz yaptik, arabamizi kiraladik. Gidilmesi muhtemel yerleri, onceden gezmis gormus olanlardan aldiktan sonra, haritalamizi bastik ve Easter’in ilk gunu guneye, ikinci gunu kuzeye gitmeye karar verdik. Wollongong uzerinden Kiama, ordan Berry ve Kangro Valley.. Yol ustunde kalacak yer bulabilirsek kalip ertesi gun donme hedefiyle, minik cantamizi hazirladik, 22 Nisan sabah kargalarla birlikte yola koyulduk. Once hemen Bill and Toni’s e gittik, leziz tost ve kahvelerimizi aldik. Hava gunesli ve parildakti. Gurol’in ici uzun bir aradan sonra araba kullanacagi icin, benimse haritayi (cok iyi anlasirim hariatlarla!!!!) takip edip, soforu bilgilendirecek kopilot olacagim icin kipir kipirdi. Ik hedefimiz Wollongong, haydi bakalim hop hop hop!














Ofisteki arkadaslar aman erken cikin, cok trafik olur, beklersiniz yollarda dedigi icin erkenden ciktik yola ama, saat 4’e kadar pek bir kalabalik olmadi ortalik. Bizim “ aman trafik olur” umuzla, burdakilerin bir mi.. Ben burdakileri Istanbul’a koyup uzaktan izlemek istiyorum. Dunya algilari urkeklesir vallahi! Gelgelelim yolumuza, bize onemle tavsiye edilen Grand Pasific Drive’dan irili ufakli butun plajlara baka baka, dura dura, nefis havayi soluya soluya vardik Wollongong Fenerine. Burasi bana Anadolu Feneri’ni hatirlatti. Alabildigine yesil ve bir zamanlar inceden bir savas olmus hissi verecek bir top vardi ortalikta. Durmadim attim kendimi cimlere, yattim topun ustune, feneri yakalamaya calistim Gurol Efendi’nin yardimiyla. Feneri girtlaklamaya calisirken, gelen gecen de laf atti. Oyle sokakta yapilan kisa sohbetleri bazen anlayamiyor insan, ancak gulumsemekle yetiniyor. Gulumseme kaslarim yerinde yani. Ozellikle is yerindeki asansorde, tipimde gelin benle konusun havasi mi vardir nedir, gelen gecen bana bisey soyluyor. Iletisim guzel sey, ama karsilikli olunca… :) Aussy’lerin kisa cumlelerden kacinmalarini, uzun cumleler kurmalarini diliyoruz. Bunu bloga yazmakla elimize ne gecer bilinmez :P




Wollongong’dan sonra Kiama’ya (Kayama diye okunuyor) vardigimizda, karnimiz acikmisti. Burasi kucukcuk, ama tatil zamanlarinda artan nufusu ile taninan turistik bir belde. Paskalya dolayisi ile bir cok dukkan acik ve bizim emrimize amade idi. Arabamizi parkettik ve nerde yemek yesek diye dusunurken, TR’de baaazen kurban/ ramazan bayraminda olabilecek sey oldu ve alelade biri Gugo’ya selam verip nasilsiniz, bugun hava guzel degil mi tadinda bir sohbet yapti. Sapkam olsa cikartacaktim. Gecmisten bir an yasamis gibi oldum. Buralarin en sevdigim kismi sanirim bu, devamli bir goz kontagi ve sohbet donuyor. Simdi amma dengesizsin diyecekesiniz. Bir ust paragrafta ne diyordun, e simdi ne? Ben tum sohbetleri seviyorum ama keske Turkce olsa :P o zaman daha suslu konusabilirim ya.. ondan ;)









Guzel Thai yemegimizi yedikten sonra, Big Blow Hole denen dogal kayaliga dogru yol aldik. Burasi aslinda kisin cok daha cilgin su fiskirtan dogal bir yapi. Kayalarin arasindaki kucuk bir delige hizla giren okyanus dalgasinin, muhtesem bir sesle delikten patlayarak fiskirmasi. Ne yazik ki dogru mevsimde olmadigimiz icin o sahane ani goremedik, ancak cekik IrkIn ‘fisss’ sesine bile nasil tepkiler verdigine sahit olduk :) :) Blow hole’dan cok cekikler bizi eglendirdi. Burda da biraz kalacak yer aradik, ancak bayram tatili olunca TR nin halini dusunun.. ya her yer dolu ya da cok ucuk fiyatliydi. Devam dedik, bir de bu blow hole’un kucugu varmis, onu gorelim… aman gorduk “fiiiisssss”

Yolun geri kalaninda hava kararmaya, trafik artmaya baslamisti. Bu arada unutmadan, burda kis saatine gectigimiz icin 6 gibi havamiz karariyor. Havamiz karardi ama icimiz kararmadi.. Sonraki hedef minik tatli Berry! Berry antika dukkanlariyla unlu, gene minicik bir belde. Burda da oteller doluydu. Ben tuvaletlerin kalitesini kontrol ederken !!! Gugo’cum cok merak ettigi Pub ustu Otel kalitesini olcmek icin gitmis bardan 2 oda anahtari almis beni bekliyordu. Heyecanla odaya ciktik. Odayi gorunda heyecanim, midemde tipintiye donustu… Oda les kokuyordu, rutubetten catlamis gibiydi. Hadi dedik ikincisine bakalim. Aboooowww hangisi daha iyi bilemedim. Birak vucudumu, sacimin telini bile o yataga koymam dedim. Attik kendimizi disariya. Sansliyiz, artik pub ustu otel odasini biliyoruz. Yolun geri kalaninda Kangroo Valley’den gecerek, ertesi gun kuzeye gitmek uzere, evimize geri donduk.













Goz acip kapayincaya kadar ertesi gun olmasin mi, gene erkenden kalktik, Bill and Toni’s e ugradik ve yola koyulduk. Bugun, dunun tam tersine bardaktan bosalircasina yagmurluydu. 2 gunde 2 ayri atmosferi kucakladik. Ohh kucak kucak! Ilk duragimiz Berowra’ydi. Yolun bittigi yerde, bir nehir, nehirin ustunde bir ferry vardi. Arabamizla atladik, karsi tarafa zipladik. Yolun gerisi kovboy filmlerindeki gibiydi.













En cok hosumuza giden yoldu bu yol, sagli sollu ciftlik evleri, atlar, ciftlik hayvanlari, evlerin onunde kovadan, tupten bozma posta kutulari, havada yagmurla birlesen toprak kokusu… mis gibiydi! Plan yapmayip, onumuze gelen tabelalardan adini begendigimize donuyorduk. Yol bizi Avoca’ya atti. Birinden tavsiye alip, sevimli bir kafede ogle yemegimizi yedikten sonra, Avoca Beach’e (Avoca Plaji) vardik. Aa bir de ne goreyim. Bir market beni beklemesin mi :) o pazari da bitirdim, artik icim rahat. Iki kisi olunca, eslerin de kacacak yeri olmuyor iste, yazik benimle gezmek zorunda kalan Gugo’ya… Yol ustunde The Entrance tabelasini gorunce, e hadi dedik girelim. Burasi da ayri bir kasabacik. Ay burda da bir Pazar yerine denk gelmeyelim mi! Bu seferki karisikti. Yani hem taki-toka hem yiyecek icecek. Gurol da nasibini aldi burdan.













 Eve donerken, gene bir tavsiye uzerine Woy Woy’a girdik. Burada hic ama hic bisey bulamadik ilgimizi cekecek derken, kafami kaldirmamla dev pelikanlari gormem bir oldu. Heyecan icerisinde hayvanlari izledik. Ustune bir de tam beslenmelerine denk geldik. Ben cildirdim yahu! Super hayvanlar. Hatirlarsaniz ilk karsilasmamizi Fish Market’te yapmistik gecen sene ayni zamanlarda. Muhtesemdi!









 















Eve dondugumuzde kelimenin tam anlamiyla hasatimiz cikmisti. Ertesi gun geleneksel Easter Show’a gidecegimiz icin heyecanimiz bitmemisti. Ah bu heyecan hic bitmiyor! Kuzey yarim kuredeki paskalyadan farkli olarak, guney yarim kuredeki paskalya, ciftcilerin yil icinde urun aldiklari hayvanlarini ve/veya urunlerini sergiledikleri bir solene donusuyor. Tabi biz bunu gitmeden bilmiyorduk. Hatta Olimpiyat Parki boyunca sergideki karnavali gorunce sasakaldik. Ozellikle benim onceden hic tecrube etmedigim karnaval ortami bebeler icin dev oyuncaklarla doluydu. Atlikarinca, donme dolap, carpisan arabalar…. Yapacak ve gorecek o kadar cok sey, yiyecek o kadar cok yemek vardi ki, durmadik yaptik, yedik!


































Normalde spor salonlari, sahalar olan acik/ kapali alanlari hayvanat bahcesine cevirmislerdi. Bir salonda envayi cesit horoz, tavuk, kaz goruyorsak, baska birinde inek, koyun, domuzlari, baska bir alanda vahsetten saha kalkan, bir digerinde sirtinda jokeyi ile egitimli atlari gorebildik. Cocuklarin hayvanlarla yakinlasmasi icin, herkesin onlari sevebilecegi salon favorilerimden oldu. Bir yanda birincilik almis tavuk yumurtalari duradursun, diger bir yanda 392.8 kglik bal kabagi gozlerimizi yuvalarindan firlatti. Hukumetin ciftcilere ve hayvanciliga verdigi destegi bazi standlarda gozlerimizle gorduk. sadece uretmekle kalmiyorlar, ayni zamanda urunlerini sergilerken de ustun yaraticilik gosteriyorlar. Biz sandik ki bu hayvanciklarla is bitecek… tabiki yanildik. Diger baska dev salonlarda alisveris yapmamiz icin giyecekler, yiyecekler, cocuklara oyuncaklar bulduk. Cok yoruldugumuzda masaj reyonundaki urunleri denedik. Bugunu de bitirdigimizde, onceki 2 gunden cok daha fazla yorgun fakat yinede butun alani bitirememistik. Biz bittik ama orda eglence bitmedi.






















Ertesi gunu kendimize ayirdik. Hatta farkederseniz, Cengelkoy salataligi ve pastirmali kahvaltimizi bile yaptik (Dunya artik gercekten kuculdu:) Durmaya calismasak gene bi macera bulacaktik belki ama tatilin son gunu olan Anzak Gunune ayirdik enerjimizi. Gugo’nun isyerinde yakin arkadasi Stuart ve sevgilisi Brigette ile bulusup, onceden soz verdigimiz gibi geleneksel kutlamalara katilmamiz gerekliydi. Burda akliniza gelebilecek hersey, icmek ve eglenmek icin mazeret. Savas bile… Saygida kusur etmiyorlar ama egleniyorlar yauw! Bizim deyim burda gercek diyebilir miyiz? “ Aman gonuller hos olsun”.. bence deriz.

Gune erken saatlerde yapilan yuruyusu izleyerek basladik. Gelibolu savasinin Avustralya’lilar ustundeki etkisine bir kez daha sahit olduk. Bir gece once izledigim Gelibolu belgeselinde Ataturk’u gormek ve yapilan yorumlari dinlemek goz civarlarinda hafif nem etkisi yaratti. Gunun anlam ve onemine istinaden Turkiye delisi bir Kiwi (Yeni Zelandali) olan Stuart’in sectigi, bir Turk restoraninda bulustuk. Mekan sahibi bizi degil Stu’yu taniyordu, ne garip! Pide ve kebaplari mideye lupledikten sonra, Balmain taraflarindaki bir bara gittik. Publar Anzak gunu munesebeti ile dolup dolup tasiyordu. Biz de tastik, bardaklarimizla sokakta sohbetlere daldik. Orasi bitti, baska bara gectik. Bu ulkede sokaklarda elde alkolle gezmek yasak. Bununla ilgili isaretleri her yerde gorebilirsiniz. Ancak Anzak gununde, bu kural bozuluyor, her yer pub oluyor. Gunun geri kalanini hatirlayamiyorum nedense… bu gunu de guzel kapatmisiz desenize :)


Nisan’in gerisi siradan calisma gunlerine burundu. Temmuz’a yaklastikca ben sahsen sacmalamaya basliyorum. Bir unutlkanlik, bir az konsantrasyon hali vuku buldu bedenimde. Ucaktan indigim ani dusunmekten kendimi alamiyorum… ay cok heyecanlaniyorum.

Size de heyecanli gunler dileriz! Midenizden kelebekler eksik olmasin…

Gunun Surprizi ! Surry Hills de bir dukkanda bulduk :)