Wednesday 8 February 2012

Niyano’lu Guzel Gunler..

Bu sene Sydney’e hanginizin nazari degdi bilmiyorum ama, siz orada kar ve kisla bogusurken, biz burada tam anlamiyla bir yaz keyfi yasayamiyoruz. Bazen kendimi Nostradomus’un da bahsini gecirdigi ‘2012’ rakaminin keramet mi, vehamet mi ne olacagini belirsiz yorumlarini dusunurken buluyorum. Mevsimler yer mi degistiriyordur nedir! Gunesin bol olmasi beklenen mevsimde, burda seller oluyor. Sabah islerimize bisikletlerle gitme keyfimizi (bazen iskence ya, canim cikiyor yokus cikarken) hava muhalefeti ile aksamali yapiyoruz. Denize deseniz toplasan 3 kez girmisizdir.  Halbuki gecen sene boyle miydi? Balli Nazli, biz ofislerimizdeyken, hergun ayri plajda buralarin keyfini suruyordu. Nisan ayi normalde burda sonbahar baslangicidir. Bu sene, yaz mevsiminin bir ay kaydigini umarak, gunesli gunlerin Mart- Nisan aylarinda bizi senlendirmesini bekliyoruz.

Cok rica ettim Sydney’den Nihan’a gulen yuzunu gostersin diye, o ortaya karisik yapti J Isil isil gunlerin disinda, ayakkabilarimizdan vick vick diye seslerin ciktigi yagmurlu gunler de tecrube ettik. Bir onceki yazimda bahsini gecirdigim kuzenim Nihan’la ayni gun Sydney’de bulustuk. Kendisini hava alanindan almaya gittigimizde, ben dinlenmis, biraz kendime gelmistim. Bizim kiz, hic uyumamis, adrenalinin etkisi olacak, gozleri fildir fildir karsimizdaydi. 1,5 yilda 5 ziyaretci… muhtesem degil de nedir!!!
Evet, yepisyeni evimizi ilk goren, “Cayci”miz ile ilk cayi icen Niyano oldu! Ertesi gun, Gugo ise giderken, biz de hizli kahvaltimizi yaptik, attik kendimizi sokaga. Dedim ya yaz yaz gibi degil diye… Sanki gok yarilmis ustumuze yagiyordu. Seker miyiz ki eriyecegiz dedik, o ayaklardaki vick sesi ile yuruduk de yuruduk. Kendimizi Hyde Park’ta bulduk. O andan itibaren,  son gununde sayisi 1131’e ulasacak fotograflarin ilkine parmak basti bizim Niyano! Clink!

Gun, once ayaklarimizi sirilsiklam etti, sonra kuruttu. Domain’de yapmadigimizi birakmadik. Ciddiyim, cimlere attik kendimizi. Ben mutluluktan ne yaptigini bilmez hale geldim. Gugo’mun deyimi ile basi kesik tavuga mi dondum mu ne! Nihan, bitki ortusune ve agaclara her adiminda hayran kaldi, Opera Bar’da turistligin tadina bir kez daha vardi.
Aksamustu, Gugo da isten cikti bize didgeridoo’cu da katildi. Simdiye kadar gelenlerin arasindan kimse de eline alip bir digeridoo uflememisti. Bu Niyan kiz onu da becerdi! Geleneksel Aborjin calgisi olan didgeridoo, ilginc bir calgi. Okaliptus agacinin, termitler tarafindan dogal ortaminda yenmesi ile akustik  bir calgiya donusuyor. Aslinda dogal bir dal parcasi, ancak icine ozel bir teknikle ‘ biiirrrrrrr’ diye uflendiginde degisik bir ses cikariyor. Bir yonu ile bizim ‘ney’e benziyor ancak ney’in husuu dolu sesini duymayi sakin beklemeyin, buyuk hayal kirikligina ugrarsiniz.



Sonraki 4 gun Nihan, Cairns’e gidip geldi. Tenini biraz bronzlastirdi, baliklarla kaplumbagalarla yuzdu.  Sonraki gunlerimizde, Manly’de uzun yuruyus sonrasi, Shelly Beach’de denize girdik, geri donerken vapurda delirmis, kudurmus dalgalalardan guvertede islandik, Donen Kule’de pis yagmuru izlerken geyigin dibine vurduk, Darlinghurst’de uzun dondurma sirasinda bekledik, Domain’de Sydney Senfoni Orkestrasini izledik, bu sefer cimlerde gulduk eglendik ve Avustralya gununu senliklerle kutlamayi da ihmal etmedik. Zaman keske bu kadar cabuk gecmeseydi L ama gecti…

Nihan’in son gunu olan 28 Ocak Cumartesi geldi cati. Erkenden kalktik, Coogee Beach’e gittik. Sarah ile Gugo muhabbet halindeyken, biz de attik kendimizi dalgalarin coskusuna. Dayak yemise dondukten sonra eve donduk, bizim kizi hava alanina birakmak icin hazirliga koyulduk.
Buraya gelenler ile ne kadar mutlu oluyorsak, onlar gittiklerinde de o kadar uzuluyoruz ne yazik ki. Ying Yang midir nedir iste… Her gelen bize bir egitim oluyor. Bu seferkinin ardindan, kendimizi temizlige adama yontemine basvurduk.  2 haftadir 3 kisi ile yasadigimiz evcagizimiz, gene 2’ye dustu. Yazikh!
Ama uzulmuyoruz…
Cunku biliyoruz ki, bizi burda yanliz birakmayacak kadar cok sevdigimiz var. 1 kisi gidiyor ama 2 kisi geliyor. Hem de oyle boyle 2 kisi degil… bunlar cok ozeller. Birinin adi anne, digerinin baba…
Holley! 4 Mart, aksam 10’da Ayfer-Munir Candemir’in gelisini senliklerle kutlayacak, birlikte olamadigimiz, dogum gunleri, onemli gun ve haftalar, kandiller ve bayramlari Sydney’de kutlayacagiz. Heyecan ve merak icindeyiz. Acaba nasil bulacaklar buralari, neler tecrube edecegiz beraber… Sonraki blogda bunun girisini yaparim artik…
Gugom’la bir oyunumuz var, “ Sence bu kisiden sonra kim gelecek?” adinda… Bu oyunda taraflar sonra gelecek kimseyi/ kimseleri bulmaya calisiyor. Simdiye kadar kazanan olmadi J ama fikirler devam ediyor. Bu oyuna katkida bulunacak katilimcilar ariyoruz!
Gel Bize Katıl Bize
Hem oyuna hem söze
Türkü söyleyip oy oy
Oynayalım loy loy!