Wednesday 10 October 2012

Hande’nin Baby Shower’i



En son blogdan bu yana oooh neler olmus neler! Ay cok heyecan yapmayin, benim daha da dombiliklesmemden baska birsey olmadi J Ha bir de gectigimiz Cumartesi, 6 Ekim gunu 17 kadini eve dolusturup “ Baby Shower” imsi yaptim. Aman bu da nedir diyenler icin kisaca, turkcesi Bebek Dusu J olan, dogum oncesi hamis insana yakin arkadaslari tarafindan yari supriz olarak duzenlenen bir kutlama ve bir araya gelme cesidi. Bu kutlama bizim geleneklerimizde olmayip, bati kulturunden calinmistir. Tabi benim icin boylesi bir organizasyonla ugracasak cilginliktaki tum arkadas ve kuzenciklerimi Turkiye’de biraktigim icin is basa dustu.


Yeni evimize tasindigimizdan bu yana yapmayi planladigim burdaki adiyla “housewarming” yani “ gelin bakin biz yeni bir eve tasindik, ayaginiz alissin” partisini bir turlu yapamamistim. Parca parca gelen arkadaslarin disinda bir grup evimize hic gelememisti. E araya hamilelik yorgulugu da girince… eh dedim hamileligin son doneminde yapayim bari bunu. Tam bati gelenegindeki hali olmasa da, yari annelerimiz tabiri ile “Gun” yari burdaki tabirle “Baby Shower”imi yaptim gectigimiz Cumartesi gunu. 

Neredeyse 2 ay once emaille organize ettigim gune katilim coskulu oldu! Ancak gun itibari ile hava durumu tercihim pek de coskulu degildi. Bir gun oncesinde 31 dereceyi bulan sicaklik ve cilgin gunes, parti gunu yerini cilgin yagmur ve 19 dereceye birakti. Tatli Gugom, evi ve bahceleri guzelce yikadi, temizledi yorgunlugunu tum gece bar bar gezerek atlatirken, ben evde milleti beklemeye koyuldum. Neyseki yagmur, onlar gelmeden hemen once kesildi. Oncesinde bir cateringle mi anlassam diye dusunmustum ancak bir iki kisi “herkes bir tabak yemek getirse bu is tamam!” deyince, aklima yatti. Boyle de misafirlik mi olur demeyin?
33 haftalik bir hamis icin 17 kisilik yemek hazirlamak cok zor olacakti. Tatli arkadaslarim beni kirmadi ve muthis leziz birer yemekle geldiler. Masamiz envayi cesit tuzlu ve tatli ile doldu tasti. Tasti kismini ( gunlerden Persembe) hala tuketiyoruz.  Turk-Aussy karisimi ya… masamizda pide, borek, cacik, kemal pasa tatlisi, kisirdan, cesit cesit cupcake ve cookie’lere hersey mevcuttu. Mutfagin bir kosesine, cayci, cay bardaklari ile kucuk bir cayhane olusturdum. Yabancilar tarafindan da bayagi ragbet gormesi pek hosuma gitti.


Misafirlerin bir kismi bahcede masanin civarinda sohbete dalmisken, bir kismi da icerde onceden hazir ettigim “ahsap boyama” isiyle ilgilendiler. Daha cok Turklerin ilgisini ceken eglence sonucunda, kizimiza harika oda susleri cikti. Aklimda, bugunden hatira kalmasini istedigim keyifli bir iki aktivite vardi. Arasindan boyamayi secmek akillica oldu diye dusnuyorum simdi.

Yemek-icmek faslinin bitimine dogru, sira hediyelerimi acmaya geldi. Paketler teker teker acildi ve dodik kizimizin ilk hediyeleri odasina yerlerini buldu.

Herkese keyifli gun ve hediyeleri icin tekrar tesekkur ediyoruz.  Bir sonraki bulusmamizda insallah gobekteki sirinlik muskasinin gul cemalini gorecegiz. Saglikla…
Serra



Nicky


Mujde ve Sheila
Fleur


Sarah

 

Wednesday 1 August 2012

Pasifikte Bir Ada… Rarotonga!

Kia Orana! (Merhaba, ya da tum guzellikler sizinle olsun!)

Onceden herkesi bilgilendirdigim uzere, Babymoon- Bebek oncesi balayimizda, hic gitmedigimiz, gormedigimiz turde bir yer olsun diye, komsumuzun tavsiyesiyle Cook Islands (Cook Adalari)’nin en buyugu olan Rarotonga’ya gitmeye karar verdik. Acikcasi adi da pek hosuma gitti, ne yalan soyleyim. Bendeniz zorlu gecen ilk 3 ayimda ve sonrasinda hep bir kum- deniz tatili yapmak istedigimi yineleyip durmustum. Tabi siz sevgili kuzey yarimkure okuyucularimiz, ordaki sicaklardan sikayetci bir sekilde, buranin nasil da standart otesi soguk oldugunuzdan bihaber oldugunuzdan, benim nasil bir ozlemle denizi andigimi anlayamazsiniz J Tercihimizi, hamilelik, saglik, hava kosullari, ucus sureleri, onceden gittigimiz-gitmedigimiz yerler, merak ettiklerimiz ve butce gibi kisitlamalar sonucunca, haritada bulmaya calistiginizda zorluk cekeceginiz bu guzide minik adada 7 gun kalma karari alarak belirledik.
Bir acenta ile anlasarak Yeni Zelanda Havayollarindan biletlerimizi aldik, otel rezervasyonumuzu aylar oncesinden yaptik. 20 Temmuz Cuma gunu islerimizden ciktigimizda ozgurduk! Yaay! 21 Temmuz  Cumartesi aksam ucagi ile yola koyulduk. Gidiste 6 saat surecek olan-aktarmasiz yol, donusle gozunu sevdigim ruzgar sebebi ile 8 saate cikacakti!
Gundonumu cizgisinin ote yaninda kalan adada Avustralya’dan cok farkli bir zaman dilimine gittigimizin farkina, oraya gitmeden cok kisa bir sure once vardik. 6 saat doguya ucunca ileri olacagini dusundugumuz saat, 20 saat geri gitmesin mi?? Oraya vardigimizda, bize sabahin 7’sinden baslayan ikinci bir Cumartesi sansi verilmis oldu. Artik bu sebepten midir, adada teknoloji ve medeniyetten uzak bir hafta gecirdigimizden midir bilinmez, sanirsak 1 haftayi 2 hafta gibi yasayiverdik J
Ada avucici kadar, cevresi bir hare gibi resif kayaliklariyla cevrilmis, dolayisi ile denizi havuz gibi olan, tropik yesilin binbir tonunu goreceginiz bir yer. Yerlesim yerleri deniz kenarinda konuslandirilmis, iceri girdikce agaclar siklasiyor ve daglar yukseliyor. Agaclar arttikca yesil tonlari cildiriyor, Lost dizisini animsatiyor…
Ucaktan indigimizde bizi yasli bir amcanin canli muzikle karsilamasinin yanisira, boynumuza otelin hediyesi mis kokulu cicekler konuldu. Otelimize vardigimizda haftanin sadece bir gunu- Cumartesi- olan adanin pazarini ogrenince, odamiza bile yerlesemeden attik kendimizi pazara. Bana Altinova pazarini animsatan yerde, cesit cesit hediyelik esya, yemekler, tropik meyve ve sebzeler vardi. Meyvelerden sebil olani papaya ya da diger adi ile pawpaw, star fruit (yildiz meyvesi) ve baldan tatli muzlar oldu. Tabiki durmadim ve muzlardan aldim. Bilen bilir, meyvenin hamina duskun ben gidip yesil muzlari aldigim icin 2 gun sonra sarardiklarinda mideye luplemeye basladim. Adanin tek gecim kaynagi turizm oldugu icin, Pazar yerinde marifetlerini gostermekten geri kalmadi Cook halki.

Kisaca bilgi vermek gerekirse, Polenezya’da- yani Hawaii, Fiji ve Yeni Zelanda ucgeninin icine dusen adalarda yasayan insanlarin, 9 adadan olusan Cook Adalarinda yasayan kismindakilere Cook Mauri’leri deniyor. Ozunde kabile olan Mauriler, Yeni Zelanda Maurilerinden farkli bir dil konusuyorlar. Ancak ortak noktalari savasci bir kabile olmalari. Aslina bakarsaniz tipleri de hani TR’ye geldiklerinde Demirel’e haka dansi yapan tiplerden pek farkli degil. Bundan 100 yil oncesinde, dusmanlarini oldurdukten sonra dusmanlarinin tum guclerini almak icin onlari yeme gelenekleri oldugunu ogrenmek, tipleri de karsimizda gorunce pek ic acici olmasa da, simdilerde tercihlerini biftek ve baliktan yana kullandiklarini bilmek bizleri rahatlatti J Hayatimizda ilk kez bir vahsi kabile kulturune yakindan sahit olmak, yenmedigimiz surece!!!! guzel bir tecrubeydi…
Ogleden sonra odamiza yerlestigimizde, teknolojiden cok uzakta oldugumuzun, tv de sadece 1 kanal oldugunu ve onun da haber kanali oldugunun farkina varinca, olmusken bari tam olsun dedik ve internet de almadik. Ilk 2 gun benim buna alismam zaman alsa da sonunda bal gibi de alistim! Kaldigimiz villa tahminimden biraz daha az lukse sahip olsa da, ihtiyacimizi karsilayan herseyi icermekteydi. Tatli kizimizin gelmesinden onceki son basbasa tatilimiz oldugundan, bazi beklentilerimi Roratonga icin yuksek tuttugumu zamanla anladim.
Ada halki da belli ki ozunu terk edip super modern olmak istememis. Ihtiyacimizi karsilayacak hersey vardi ancak olabilecek en primitif haliyle.. Aksam oldugunda, bundan sonraki gunlerde kahvaltilarimizi yapacagimiz Oceans restoranda ilk yemegimizi yedik ve muhtesem otesi rahat yatagimizda uykuya daldik.
Bir aksam gittigimiz ayni restoranda ilk yerel gosterimiz izledik.

Ben her zamanki gibi bu tombik gobegi rahat etirmek icin sekizbin yastikla yattim.. Bir tatilde olabilecek en guzel sey rahat bir yatak ve yastik.. cok sukur o da vardi J

Ertesi gunumuzu otelimizin onundeki lagunda gecirdik. Gurol’cum oncu kuvvet olarak olarak atladi suya ve resifin haritasini cikariverdi.
Ardindan ben katildim ona.. Bu sefer sualti kameramiz yoktu ve gordukerimiz bize kaldi, ancak muhtesem guzellikte baliklari bir kez daha kovalama firsatimiz oldu.

Cairns kadar cesitlilik olmasa da, insanin daldiginda resif kayaliklari ve renkli baliklar gormesinden guzel baska ne olabilir degil mi? Belki denizden cikinca sizi karsilayan hindistan cevizi agaclarinin ruzgarda hisirtisi, rengarenk tropikal meyveli kokteyllerle serinlemek, acik havada, dingin ruzgar esliginde size masaj yapilmasindan baska..

Bir sure sonra kendimizi Roratonga saatine teslim ettik. Gunlerin birinde muhtesem arabamizi kiraladik ve dag tepe demeden adayi turladik. Sanmayin ki saatlerimizi aldi J Dura kalka dura kalka iki kez donduk sanirim adayi 1 gunde. Her buldugumuz dukkanda durduk, gidebilecegimiz yerler hakkinda bilgi almaya calistik. Salele dediler gittik gorduk.
Biz en cok onerilen koy yasantisini da gormeye gittik. Bir aksamustu Te Vara Nui koyunun araci gelip bizi aldi ve muthis bir aksam gecirecegimiz koye goturdu. 2 saate yakin bir sure cok orjinal bir kabile yasantisina sahit olduk.







Hersey ozune uygun yapilmis koye - gelenege uygun yolla- yani savasci naralariyla girdik, gecmiste bitkilerle nasil ilac yaptiklarini, nasil evlerde yasadiklarini, nasil hindistan cevizi agacinin yapraklariyla sepet, oyuncak, taki, kiyafet yaptiklarini, Vaka isimli ozel kayiklariya nasil balik avladiklarini ogrendik. Ardindan lokal sebze meyveleriyle yaptiklari yemekleri yedik ve gecenin en harika kismina yani dans gosterilerine geldik.


Bir saatten fazla suren gosteriyi nefeslerimizi tutarak izledik. Agac kovuklariyla yaptiklari perkusyon aletleriyle ve ukalelelerle danscilara eslik ettiler. Gorulmeye deger bir gosteri idi. Tum bu eglence sirasinda ayni masada oturdugumuz guzel insanlarla, keyfli sohbetler yapmayi da ihmal etmedik.
Gunlerden baska bir gun de, Kaptan Tama’nin sallari ile Muri Adasina gittik. Oncesinde uzunca bir sure, otelimizin onundekinden daha zengin resifleri ve baliklari izledik. Ardindan ogle yemegimizi yerken, bize balikci adalilar gosterilerini yaptilar. Sarong denen, bizim bildigimiz pareo’larin nasil binbir cesit baglama yontemi oldugunu, aslinda hindistancevizini kirmanin hic de zor olmadigini, agacina cikmanin da oranin insanlari icin cok kolay oldugunu gozlerimizle gorduk. Neyseki kadinlarin cikmasi yasakmis, ay yoksa kendimi atacaktim bir agaca J J



E tabi insan hamile haliyle o kadar yuzerse, ayni gunun aksami ve ertesi gunu biraz hasta gecirilirmis… Ogrendik! Buraya kadar gelmisken bir ada hastanesi gormeden gidilmez degil mi ama!! Gorduk! Hastane gorunumlu saglik ocagi… Bir ara bana kabile ilaci mi verirler diye dusundum. Yok yok anam babam usulu paracetamol beni rahatlatti, Bu sure boyunca tatli kizimizin tekmeleri, onun acisindan herseyin yolunda oldugunun bir isareti oldu. Icimiz rahatti.. Tatilimizi 55NZD cikis vergisi!!!! odedigimiz kucuk Rarotonga havaalanindan ucaga binerek sonlandirdik.

Son dakika mide sorunum haricinde hersey keyifli ve bir o kadar da degisikti. E artik bir sonraki gezimizi yapmak icin artik kizimizin gelisini bekliyoruz…

Herkese iyi tatiller!

Thursday 5 July 2012

Jenolan Magaralari ve Gugo’nun 35. Dogum Gunu

Hep hemencecik yazmaya calisiyorum, hep aklimda.. ancak gel gor ki olmuyor, hic istedigim gibi olmuyor! Su kose yazarlarinin her gun her gun nasil da urettiklerini dusunurdum oldum olasi, hala anliyor degilim. Zor is kesin!



En son bombastik haberimizde kalmistik. Ardindan keyifi bir “canim goncamin dogum gunu”nu gecirdik. Arkadasimiz Sarah’nin cok onceden buldugu Jenolan Caves (Jenolan Magaralari)’de 1 gece kalmali guzel bir plan yakaladik. Tam da Gigo’nun dogum gunune denk gelen 15 Haziran gununde islerimizden “ amaaan beah” diyerek erkenden fiymak sureti ile atladik Sarah kizin arabasina. Sarah, Sally, Gugo ve bendeniz aslinda uzun ve virajli oldugundan bu kadar da haberdar olmadigimiz yola koyulduk.




Paramatta yolunun  (kendisi bazen kopru trafigi gibidir) azizligine ugrayarak uzun saatlerimizi daha Sydney’den cikamayarak harcadik. Istanbul’da gecirdigimiz uzun beklemeli trafik aklimiza geldi ve cildirmaya az kaliyordu ki, her seferinde hamilelik kontenjanindan yanimda tasidigim elmaydi, muzdu ne vardiysa agzima tikarak konuyu gecistirdim J Yaklasik 3 kusur saatin sonunda muhtesem Jenolan Magaralarina vardik. Kalacagimiz otel, magaralarin eteklerinde konuslandirilmis keyifli bir yerdi. Tabi magaralar Blue Mountains (Mavi Daglar)’in 1 saat ilerisinde oldugun icin hava sicakligi Sydney’den cok daha dusuktu. Aksam yattigimiz odada, sabah kalorifer tikirtisi ile uyanmak bana karli, guzel Ankara gunlerimi hatirlatti. Sanmayin ki eksilerdeydi derece… sadece 7 dereceydi ancak bana eksiymis mutlulugu verdi. (Artik bu nasil bir mutluluksa..) Vardigimiz saatte cok acikmistik, macerali yemek arayisimizin ardindan Sarah’cigima siparis ettigim, dogum gunu cocugunun en sevdigi pastayi supriz bi sekilde onune koyduk.

Hic ama hic haberi olmayan Gugo’nun gozleri yuvalarindan firladi. Ardindan hediyesi olan uzaktan kumandali helikopteri verince, mutluluktan delirecek diye cok korktuk J J Kucuk cocuk!! biraz oyuncagi ile oynadi sonrasinda hasat olmus bedenlerimizi dinlendirmeye, odalarimiza ciktik.

Ertesi gun erkenden kalkip kahvaltimizi yaptik ve magara maceramiza basladik. Geldigimiz yer dunyanin en buyuk dogal magara olusumu imis. Civarda sayisi 10’u gecen her biri birbirinden heybetli magaralardan 2 tanesini gezebildik. E aksama da ayri bir supriz vardi Gurol’a, erken yolalmamiz gerekiyordu. Kulakliklarimizla, kendi kendimize rehberlik ederek gezdigimiz Nettle Magarasindan sonra, rehberli mehberli harbiden devasa olan, icinde dar yerlerinden gecebilmek icin ezilip buzuldugumuz Lucas Magarasi, gorulmeye degerdi. 400 milyon yil once olustugu sanilan magarada bir noktaya gelip tum isiklari sondurdugumuzde, derin karanlikla hayatimizda ilk kez karsilastik. Bir zerre isigin iceriye sizmadigi oyle bir yerdeydik ki, karanlikta ellerimize bakinca siluetin bile esamesi okunmuyordu. Muthis bir deneyimdi. Fotograflar kelimelerin kifayetsiz kaldigi yerde devreye girer diye, bol bol cektik…







Aksamustu geri donmek uzere yola ciktik eve ulastigimizda hasatimiz cikmisti. Aslinda biraz benim hasatim cikmisti. Zamanlamamiz o kadar iyiymis ki, hamileligimin birazcik ileri evresinde gitmeye karar versek 400’den fazla merdiveni cikamazmisim.. anladik! Aksam 5 sularinda eve girer girmez ben kendimi yataga attim, ee 7’de baska bir grup arkadaslarimizla yemek yiyecektik. Mark, Rory ve Julie’ nin hediyelerle kapimizda belirmesi Gugo’ya heyecanla karisik baska bir sevinc yasatti. TR’deki arkadaslarimizdan nazik olmasinlar, burda da guzel insanlarla karsilastik, karsilasiyoruz… Thai restoraninda yedigimiz leziz yemekten sonra Fleur ve Greg, gene Gurol’a supriz olan 2. pastasini kesmek uzere bizi evlerine davet ettiler. Gugo’yu mutfaga gitmemesi icin zar zor ve cesitli alavere dalaverelerle kandirdiktan sonra, degisik gorunumlu ve lezzetli pastasi karanliktan gorundu. Yan komsumuz Mark’in bir diger suprizi de bu oldu…


Canim kocamin yuzunden gulucuk eksik olmadi gece boyunca.. Yepisyeni 35. yasina da girmis oldu eli kulaginda babamiz.. Seni cok seviyoruz!

Sonraki yazimi Temmuz’un son haftasi cikacagimiz super otesi Pasifik gezimizde ya da ardindan yazacagim.

Cok onemli not: Bu hafta 19. Hafta minik dombigimizin tum organlarinin incelendigi ultrason sonunda dunyalar tatlisi bir KIZIMIZ’in olacagini ogrenmenin mutlulugunu yasadik, yasiyoruz. Sanirim o da heyecanli olmali ki azgin kiz (kime cekti bilmem!) tepikleri kesintisiz koyuyor valla ben bu satirlari yazarken.
Herkese mutlu opucukler!