Thursday 20 May 2010

4. Haftada Aborjinlerle ilk temas saglandi!!!

Ilk 3 haftadir blog yazarimiz sevgili esimin anlatimina alistiniz biliyorum fakat bu hafta gorevi ben devraliyorum. Bakalim nasil olacak benim bu ilk yazarlik denemem. Eh bu hafta dedigim gibi ilk aborjin temasi saglaninca dedim hemen bi resim ile sizlerle paylasalim. Aldik elimize bumeranglarimizi Ibis avina ciktik...bu ibis denen kuslar burada bizim guvercinler gibi. Ebati epey buyuk ve insanin bazen uzerine uzerine geliyorlar. Buranin kedi kopegi gibiler. Neyse, dijiridu calan aborjinin hos namelerini dinleyerek Circular Quey de yuruduk.
 Geldigimizden beri ilk kez bu hafta 2 gun ust uste yagmur yagdi ve hava biraz serinledi. Serinledi diyorum ama bu Aussyler yine de cibil cibillar. Evimizin civarina alismakla geciriyoruz bu haftayi diyebilirim. Geldiginizde gezeriz ama evden cikip heryere yurumek pek keyifli oluyor. Son derece duzgun calisan toplu tasima sistemine (otobusler ve tren ile) alistik gibi ve artik elimizde haritamiz olmadan etrafa gidebiliyoruz
 
 Cumartesi gunleri Paddingtonda kurulan acik Pazar cok hosumuza gitti. Ve gezerken bir baktik gokyuzune yazi yazan bir ucak. Farkli bir sistem ile yazilan yazi 10 dakika gokyuzunde asili kaldi. Bizim de agzimiz acik kaldi...Fusun ablamiz her zamanki gibi civari anlatti ve yine lezzetli bir durak ogrenmemize sebep oldu evden paddingtona yurumenin disinda, The Rocks da harika pancakeler yemek icin de yuruyusler yaptik. Yani neyseki araba falan yok ve deli gibi yuruyoruz yoksa onu da tadalim, vaay bu neymis gel alalim, ba ba ba kokuya bak off alsak mi, gibi cumlelerin sonunda goturdugumuz cesitli yiyecekleri mideye indirmekten, butun yaptigimiz diyet zayi olabilirdi. Ama hala formdayiz)))
  
Efendim, sizlere aslinda bu haftanin en onemli haberini vermek de bana dustugu icin ayrica keyifliyim.


O da, sehr-i Sydneye geldigimizden beri ilk ve en ciddi is gorusmesinin sevgili cappuccino canavari Hande tarafindan yapilmasiydi. Tabi bunu da belgeledim onumuzdeki haftalarda umarim guzel haberlerin devami gelecek.
Gezerken degil ama gun icinde CV lerimizi birakma sortileri yaparken hayatimizin en uzun palmiye agaclarini gorduk. bu ulkenin bitkileri de bocukleri gibi iri.

Eh tabi bu hafta gelisimizin 1. Ayini da 19 Mayis bayrami ile beraber kutladik gece fener alayi duzenlenmedi ama biz bu gunu guzel bir Oxford Street Ispanyol restoraninda Tapas, Sangria ve Zeppy ve Selcuk ile beraber kutladik. Zaman cabuk geciyor gercekten. Ilk 1 ay nasil gecti anlamadik. Aksamlari yaptigimiz Skype sohbetleri, ailelerimizi, bahoyu, nilaylomu, ipotu, gundeshi, congayi, betushu, barishi ve erhan-burhan-emel triosunu, hatta dun Cinden Alevi hem group hem konusmak bu haftaki keyifli anlarimizdandi.

Offf bu ish hakikaten zormus. Yapilan cok sey var, dolayisi ile yazilacak da cok sey...en iyisi siz biz iyice yerlestikten sonra plan yapin gelin beraber gezelim. Bu haftalik hepinize benden opucukler, handecik burada ilk kez saclarini boyadigi icin bu aksam TV deki CSI turu 30 diziden birini izlemekle mesgul. Haftaya yeni maceralarla karsinizdayiz...

Sunday 9 May 2010

Cok Yorulduk Ama Deydi!

Gectigimiz hafta o kadar yorulduk ki, soyle bir dusunuyorum da ozet olarak ne yazsam diye... aklima ev bulma ve su anda keyifle oturdugum evimizi dusunmekten baska hic birsey gelmiyor. Aman hafife almayin... Yorgunlugu icerde cok agir, keyfiyse herkesin tecrube etmesi gereken bir haftaydi.

Bugunden (08-Mayis) geri gidelim. Sydney’e gelisimizin 17. gunude, yeni evimizde ve binbir guclukle aldigimiz yatagimizda ilk gune uyandik. Yatagimizi 2 gun once, Cuma gunu gelmesi sarti ile alip siparis etmistik. Persembe gunu yeni camasir makinesi ve buzdolabimizi almak uzere ava cikacakken telefonum caldi. Tam olarak ne dedigini anlamakta gucluk cektigim “Sleeping Giant” firmasinin yoneticisi, sistemlerinde bir sorun oldugunu ve Cuma gunu gelmesi icin soz verdikleri yatagi bize gonderemeyeceklerini soyledi. Eve tasinma stresi doruklara ulasmisken bu telefon gorusmesi Gurol ve benim moral bozmamiza sebep oldu. Ikimizde cok tez canli oldugumuz icin, bir an once islerimizi bitirip evimize gecmeyi cok istiyorduk. Diger alacaklarimizi o an icin bos verip yatakciya kostuk hemen. Dukkana girer girmez Gurol beni hayretler icinde birakarak bu durumdan ne kadar mutsuz oldugunu super bir sekilde ifade etti. Gurol konusurken, dukkana girdigimizde cok begendigim ancak simdi o kadar masraf yapmayalim diye dusundugum yatagi kesmeye basladim. Iste orda gozunun yagini yedigiminin Turkcesi devreye girdi. Yuksek sesle ‘3-5 kurus fazlasini verelim de bunu alalim` dedim. Gerisi evlere senlik... Cok pahalli bir yatagi kesemize uygun hale getirip aldik. Gunumuz dertli tasali baslasa da o andan itibaren mutlu bir hal aldi.
Ay mutlu hal aldi dediysem, icinizi gicik edecek ne bir okyanus gorduk ne bisey... Butun hafta ev icin malzeme bakinmakla gecti. Ayaklarimiza kara sular indi. Iste biz bu hafta, hayatimda ilk kez gordugumuz bir sehirde, turist olamadigimizi fark ettik. Bu ilginc bir his oldu valla  Neyse, Persembe aksami Zeyneplerdeki esyalarimizi toparladik. Cuma gunu sabah erkenden, ama cok erkenden, kalkip trene atladik (meshur Sydney koprusu) Harbour Bridge’ i, ayni anda yanimizdan gecen arabalari izleyerek gectik. Milson’s Point’e, bize evi kiralayan emlakciya gittik. Burda hak adalet duygusu baya bir gelistigi icin, kiramizi yatirmis olmamiza ragmen evin anahtarini 1 gun once bile vermediler. Hemencecik yeni evimizin anahtarlarini aldik ve tekrar trene atlayarak CBD’ye geri donduk. Sagolsun Fusun abla bize dev bir kayak gecerek, evimize kadar geldi ve 2 gun once aldigimiz temizlik malzelemelerini getirdi. 16/121-129 Willam Street 2010 Darlinghurst’deki evimize sabah 9:30- 10:00 arasinda girmis olduk. Gug ve Fusun abla valizlerimizi almak uzere Zeynep’lere – Maroubra’ya- giderken, ben evde temizlik yapmaya basladim. Turkiye’den farkli olarak burda evler, genelde yeni boyali ve temiz teslim ediliyor. Ben yine de icime sinsin diye her yeri yaladim yuttum :P Icime sindi sinmesine de, Istanbul’dan toplanirken yorulmadigim kadar yoruldum . Oysa anneme demistim gel yerlesirken de yardim et diye :) hahahahah!








Evimiz kucuk ama temiz. Sanirsiniz bir Nisantasi evi. Tavanlari cok yuksek. Bir oda bir salon. Mutfak ve banyosu Istanbul’daki evimizden buyuk. Balkonu yok ve sehrin ortasinda. Eviniz okyanus goruyor mu diyenlere... kocaman bir haaaayiiiirr ..... ama simdilik :) :) :) Burdaki hayati anlamak icin merkezde olmak istedik. Bunun icin de dogru bir yer sectigimizi dusunuyoruz. Ihtiyaclarimizin bir kismi Haziran gibi gelecek gemiyle karsilanacak, geri kalanini zaman icinde halledecegiz. Once biraz dinlenmemiz gerek sanirim. Su anda koltuk yok evde. Sagolsun Zeynep’den gelen iki oturakla ogrenci hayatlarimiza geri donduk... Herkese tavsiye ediyorum  Bu arada burda da esnaf lokantamizi bulduk, Oracle support’a ve Nilay’la Bahadir’a duyrulur  Esnaf lokantasi dediysek Turk isi degil.. bildigin Itayan Esnaf Lokantasi!

Yarin (9-Mayis, Pazar) Bondi Beach’de Sizzling Festival var. Orda, Sydey’in en buyuk “garage sale”i yapilacak. Sanirim bizim icin Sydney’liler bazi esyalarini ucuza satisa cikaracaklar. Bakalim neler alacagizzz...

Sondan bir onceki soz: Sydney’e gelme konusunda aklimizi celen ve ilk geldigimiz gunden itibaren bize evini samimiyetle acan Zeynep ve Selcuk’a COK tesekkur ediyoruz. Geldigimiz andan itibaren gun icinde her turlu yardimimiza kosan ve bizi kendi cocuklaridan ayirmayan Fusun Abla’miza COK tesekkur ediyoruz.

Son soz: Bu yaziyi okuyanlar arasinda anne olanlarin, onlarin annelerinin ve Nerimosh ve Ayfish annelerimizin- ANNELER GUNU – kutlu olsuuuuuuuuuuuuuuuuuun.

Sanirim internetimizde bir sorun var bu aksam. Fotolari yukleyemedim. Hafta icinde sadece foto ile guncelleme yapacagim. Cheers!

Sunday 2 May 2010

Ikinci Haftanin Icinden Neler Cikti Neler..

Yeni hafta baslarken, kotu-pis Pazartesi sendromunuzu hafifletmek icin :) ben buranin Pazar aksaminda mesaime basliyorum. Saatlerimiz aksam 9:32' yi gosteriyor ve herkes televizyonda "Good Wife" adindaki diziyi izliyor. Birazdan da "House" baslayacak, sanirim onu izlemek yerine ben mesaime devam edecegim kikik
 2. Haftamiza cok keyifli haberlerle basladik. Persembe gunu sevgili goncamla, bir gun once bir ev bakarken tanistigimiz bir kadindan aldigimiz adresteki evi gormeye gidiyorduk. Maroubra Junction' daki ev sirin ve kucuktu. Ancak bulasik makinesi bir yana dursun, yerinin bile olmadigini gorunce fikir degistirdik. Daha dogrusu Gug, " aman karicim senin ellerine kiyamam" falan gibi icli kofteler sundu. Ben de yedim valla :)Emlakci kiza bir tomar mersi sunarak ordan uzaklastik. Bir yandan yolumuza devam ediyorduk, bir yandan da bizdeki,  emniyet muadilini olan,  RTA'i (Road Traffic Authority) ariyorduk. Ahanda ne gorelim. Maroubra Junction'da tam karsimizda duruyor. Ne yapmamiz gerektigini ogrenmek icin hemen daldik iceri. Inanmazsiniz, orda da kuyruk beklemedik :) Neyse konuya gelelim. Kocam  the muhterem insan, Turk ve Amerikan ehliyetini cikardi ve Avustralya ehliyeti icin ne yapmasi gerektigini sordu. USA ehliyeti olanlarin burda sinava gimesi gerekmiyormus!!!!! Bu haberi alinca  beyfendi fena halde artizzzlesti. Ben zavalli koylu Hande ise, sinava girmeye mahkum  birakildim. O gunun devaminda Gug hic durmadan ne kadar ozel ve de asil bir uluslararasi ehliyetli insan oldugu her yerde soyledi. Turkce, Ingilizce.. baska bir dil bilse onunla da anltirdi valla :) Ertesi gun gittik, hemen fotosunu cektiler. Sonuc: Beyimin ehliyeti, benimse ehliyet sinavina calismak icin notlarim var artik...

Ehliyet isi sabahin cok erken saatlerinde olmustu. Sonra ev aramaya devam etmek uzere, Zeynep'in is yerine gittik. Bazi fotokopi ve faks islerimiz vardi. Randwick'den yola ciktik. Bronte' ye bir eve bakmaya gittik. Tabiki yeni kesifler yapmak icin yurumeyi tercih ettik. Ammmaan ne yuruyus! Yol git git bitmedi. Bronte Plajina gittik... Yol ha bitti ha bitecek derken, Tamarama ve abooww bir baktik ki, Bondi Plajina gelmisiz. O kadar harika bir yoldu ki gittigimiz, daha az yorgun, sicaktan pismis ve daha az ac ve susamis olmayi cok istedik.

Bondi plajinin kalabalik ve ici mis kokularla dolu kafeleri , bizim icin colde cesme bulmak gibi oldu. Hemen bir restorana girdik. Uzgunum ama sicaktan mahvolmus ayaklarimi ayakabilarimdan cikardim. O sirada Gug bize biseyler ismarladi. Super otesi pizza ve pesto soslu makarnamizi yedikten sonra, biraz dukkan gezdik. Yol ustunde gordugumuz San Churro' da biraz cheese cake yedik :) biraz da kahve ictik.

Gel gelelim 30 Nisan'imiza... o gun evde kalalim bu sefer de intenetten ev bakalim biraz dedik. Ne kadar istesek de, maalesef yerimizde duramadigimiz icin, (Turkce'deki "kicinda kurt olmasi durumu") attik kendimizi yollara. Fusun ablayla bulustuk veeee Thai yemeklerinin essiz lezzeti ile bulustuk. Cekik kardeslerimizin yemeklerindeki en onemli ozellik icinde fistik olmasiymis. Deneyerek ogrenmis olduk. Fistiklar hos sohbetle pek iyi gitti. Ardindan baaaari kahve icelim dedik. Gittigimiz kafeden kalkarken hava kararmaya baslamisti bile.. Ay burda zamanin nasil gectigi anlasilmiyor yahuu.. (biraz kis saatine gecilmesinin de faydasi mi var ne!!!) Asagida Fusun Abla ve Gug...
O gunun aksaminda da super eglenceli vakit gecirdik.. Biraz daha hizlaniyorum ki bugune gelelim. Gene gunesli bir gune uyandik. Ay naapsak naaapsak derken, Zeynep Baci, sizi Fish Market'a goturelim dedi. Darling Harbour'un ote tarafinda mekana gittigimizde, Gurol' un suratini gormeliydiniz. Nereye bakacagini sasirmis cocuklar gibi, karideslerden midyelere, istakozlardan yengeclere cesit cesit baliklara baka kaldi. Tabiii ben de... ama evimizin deniz urunu manyagi Gug oldugu icin, hislerini kelimelere dokemedi. E iyisi ben biraz fotograf cekeyim dedi. Balik ve deniz bocugu sevenler, aman durmayin gelin derim hemen. Inanin ki bu isten bir cikarim yok. Balik falan yemege gelin yani. Simdi biraz sessizlikle sizi biraz Fish Market manzarasiyla basbasa birakiyorum.
Bu fotoyu cok az yemek yedigimiz dusunen annelerimize ve arkadaslara ithaf ederek bu guzel Pazar aksamini sonlandiriyorum. Zeppy ve Selcuk yatti. E tabi onlar ise gidecek.. tipki bir cogunuz gibi.... Opucukleeeeeer!