Wednesday 9 March 2011

Bu Seferki Blog Degil, Mektup Mektup

Merhaba Millet,


Bugun guzel bir gun, kulagimda ‘Ya sonra’ filminin muzikleri, kendimce ordaki hayati da takip etmeye calisiyorum. Ben olmasam da, sevgili gazete kurdu Gugom, aksamlari TR’de olanlari bana anlatiyor. Sukrediyorum… teknolojiye :) Eski zamanlari dusunuyoruz da ara ara, insanlar ‘gurbetteymis’. Biz degiliz... Dun annem, Ankara’ nin sabahinda, erkenden kalkmis skype’i acti. Bana kar gostermek icin.. Ofisteydim. Goruntu hic olmadigi kadar netti. Camdan manzarayi gosterdi. Her yer bembeyaz olmus :) ne guzel… Kendimi orda hissettim, ne sansliyiz…

Bu sansin bedeli ne? Dun Sidney Konsoloslugundan gelen yazi:

DUYURU


Yüksek Seçim Kurulu’nun almış olduğu karar uyarınca yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde oylarını sadece gümrük kapılarında kullanabileceklerdir. Vatandaşlarımıza saygıyla duyurulur.

T.C. Sidney Başkonsolosluğu

Komik mi komik! Ben Ankara’daki hava durumunu aninda gorebiliyor, TRT’de yani baslayan “Leyla ile Mecnun” dizisini izleyebiliyor, film muziklerini indirebiliyorken, secimlerde gumruk kapisina gitmeden oy veremiyorum. Vay canina yandigim ulkem!

Bunlar alisik oldugumuz seyler, gelelim alisik olmadiklarimiza…


Gectigimiz Cumartesi, dunyanin en buyuk Gay ve Lezbiyen gununu kutladik. Turkiye’de bloglar kapanadursun, burada kadin mi erkek mi belli olmayan arkadaslar, nerelerini acacaklarini sasirdilar :)











4 sularinda gidip Oxford Caddesinde en onden yerimizi aldik ve cevremizde olanlari izlemeye koyulduk. Yuruyusun baslamasina en az 3 saat vardi. Etrafimizdan memesi acik kadinlardan, tangali erkeklere niceleri gecti durdu. Herkesde bir gulumseme, bir mutluluk. Hepimiz birbirimize “Mutlu Mardi Gra’lar” (Happy Mardi Grass) dedik durduk.









Bizi yanlis anlamasinlar diye,goncamla elele bile tutusmadik, hahahah! E ne de olsa onlara resmi evlilik izni yok ya! Bu seneki tema, “ kadinla erkek evleniyor, neden kadinla kadin ya da erkekle erkek evlenmesin”di. Yilda bir kez olan karnaval, binlerce turisti de Sydney’e cekiyor tabi.

Zamanin gelmesini beklerken tam arkamizda bulundugu yeri telefonda birine tarif etmeye calisan birini duydum. Hemen yardimci oldum korsana. Los Angeles’dan sirt cantasini ve bir iki arkadasini alip tatile gelmis bir Amerikaliydi. Kendisi de gay olan korsan, bu festivale de tamamen sans eseri gelmisti.

Biraz sohbet ettikten sonra, yeni baslayan yuryusu izlemeye basladik. Onumuzden nice meme ve popo gecti. Drag Queen’ler de cabasi… Isil isil, birbirine sarilanlar, openler, donlular, slip mayolu can kurtaranlar, polis ve itfaiyeciler, ve hatta belediye baskani, elini tuttugu partneriyle, papa ve rahibe kiligindaki cesit cesit gay, Kralice Elizabeth…








2 tane nasil yorumlayacagimi bilemedigim katilmci grubu vardi.

Bir grup; Julia Gillard (kadin basbakan) ve Tony Abbot (muhalefet lideri) maskesiyle yuruyordu, daha sonra pek burda agza alamayacagim seyler yapti Tony, Julia’ya… gupe gunduz, sokak ortasinda… anladiniz siz onu!




Diger Grup; Gay Okul karavani ve cevresinde, yaslari 3-5 arasi minik sekerliklerle doluydu.

Iste bu iki manzara karsisinda bizim beyin cihazlarimiz error verdi!

Diger bir saskinligimiz da, once Sezen Aksu daha sonra da Ajda Pekkan’i uzaktan duymamiz ve ardindan koskocamaaaan bir Turk bayragini gormemiz oldu. Musluman ve Turk gay/ lezbiyenler icin de kucuk bir grubumuz vardi. Dogrusu orda Sezen Aksu ve Ajda’yi duymak bana ayri bir haz verdi.


Ilerleyen saatlerde, tam arkamizda bir hareketlenme farkettik. Bizim hemen arkamizdaki kisi, yasak olmasina ragmen (ki yasaklar burda da delinmek icin bu arada) alkol almis, gayette aleni bir sekilde iciyor (genelde aleni olmadan iciyorlar). Dozunu sasirmis olacak ki arkasindakileri de rahatsiz etmeye baslamis. Hemen, ortalikta sebil gibi dolasan ‘My Team T-Shirt’ lu gonullu yardimcilardan birini cagirdik.

Bundan sonrasina hayran kaldim. Gorevli, kosmadan veya panik ortami yaratmadan gitti ve hemen 2 tane polisi kapip geldi. Yanimiza yaklasirken kisaca durumu ozetleyerek (kendinden birsey katmadan) sorun yaratan adami gosterdi. Gorevli polisleri almaya giderken, arkamiza itis kakis artti. Alkollu kisi sisesini birine vererek arkasindakine saldirmaya basladi. Burda da hayretim tavan yapti. Sinirli davranan sadece alkollu olandi. Cevresindeki en az 5-6 kisi adami canini yakmadan sakinlestirmeye calisiyior, sirtini sivazliyor, “ dur bak, her sey olunda, sakin ol” diye teskin edici sozler soyleyip, elini kolunu tutuyorlardi. Adam ardindakine hafifce vurmasina ragmen, digeri elini kaldirmadi. ‘Hayir bunu yapmaycagim’ diyerek biraz geri cekildi. Polis geldigindeki dialog da cok kibardi. Polis, burda icki icilmeyecegini anlatti kibarca ama inceden tehditvari bir sekilde… Cok profesyonelce. Hata alkollu arkadasin bagirmaya ve kurfetmeye devam etmesi oldu. Hemen aldilar tekerlekli hucreye… Ha bu arada, burda gunluk hayatta yasanan sorunlar icin mini van hucrelerini sokakta gorebilirsiniz. Cok de sakini olmuyor ama, ciddi korku yaratiyor. E kim ister polisin hucresine girmeyi…

Olayin devaminda, herkes eglencesine geri dondu, herhangi bir sinirin esamesi okunmadi. O yardima gelen gorevli, herbirimize sagduyulu davrandigimiz icin tesekkur etti. Kanun korkusu, boyle oluyormus. Pek de guzel oluyormus.










Blog ile ilgili eylemlerimiz, simdilik email seklinde ama sonra kendi sitemizle devam edecektir. Ta ki internet yasaklanana kadar. Olmadi anam- babam usule, mektuba, geceriz di mi ama :) :) :)

Hepinize Mutlu Mardi Graaaalaaar :)

Tavsiye: Deniz Cakir/ Ozcan Deniz’den dinleyin bir de “Ya Sonra”, ekledim sizin icin…

Buyuklerimizin ellerinden, kucuklerimizin gozlerinden operiz.

Sevgiler,

Hande & Gurol

1 comment:

  1. resimler cok eglenceli ve cok da keyifli anlatmıssınız. yuruyen hucre işine bayıldım. bizdeki, birini ortada sallandır, bi daha kimse yapmaz mantığı gibi.

    bu arada blog magdurları olarak, yakında açılmasını umuyorum. ben, benim sayfayı ergenekoncu zannedip kapadıklarını ve gelip yakında alacaklarını düşünürken, sizinkinin de kapandığını öğrenince yüreğime su serpildi, ne yalan söyliyim :)

    ReplyDelete