Friday 17 December 2010

Yelkenli, Rafting, Kano, Muze, Dogumgunu… Ooo piti piiitiiii

Gene araya bayagi bir zaman kacirmisim.. nereden baslasam acaba…

Yaz gelsin diye yattim kalktim dua ettim, sonunda geldi. Ama buralarin yazi, bizim oralardan farkli. 2 gun gunesten kavrulsak, 3. gun yagmuru yiyoruz kafamizdan asagiya. Ilk gunesi yakaladigimizda, gene bir ilk’i yapalim dedik ve sevgili ofis arkadasim Jeremy ve ailesi ile yelekenliye atladigimiz gibi attik kendimizi Sydney Limani’nin harika sularina.

Yani evet orda burda hep yelkenli gorurdum ama icine binip bir o yana bir bu yana sallanmamistim dogrusu. Bol gunes kremimizi sursek de, yemedi, gene yandik :) Jeremy, yillardan beri yelkenli kiralayip acilirmis. Bu spor ya da hobinin paylastikca buyuyecegini dusunuyor olmali ki, bizi de davet etti geziye. Balli balik Nazli’ da geldi tabi… basladi bal yapmaya :)

Once motorla ilerledik. Jezz, bizi teker teker dumenin basina oturttu. Sonra tatli esintiyi yakaladik yelkencigimizle. Inanin bayildim bu ise! Bulent’ i andim durdum, gondermek uzere videolar cektim, pozlar verdim, simardim da simardim… Artik donuslerde bir saga bir sola gecmekten yorulmustuk ki, biraz mola verelim dedik, Watson’s Bay civarinda yavasladik ve actik biralari… Bir elimde biramla duruyordum ki, Janet’in, elindeki krakerleri tasimak icin yardim istedigini duydum. Sonraki sahnede bir elimde biram, digerinde millete ‘almaz miydiniz acep?” kibarligini yaptigim krakerlerimle hafif sallantili teknede oturuyordum. Bir sonraki sahnede ise, ‘tak tak cluppp’ sesiyle birlikte gelen hafifleme ve saskinlik…. Sonrasinda aklima ne ingilizce ne de turkce bir kelime gelmemesi sonucunda cikan gak guk sesleri…









Keyif yapayim derken cebimden dusup giden emektar Sony fotograf makinam’i gomdum Watsons Bay’in sularina... millet geri donelim, atlayalim, alalim dese de bilmem mi ben makinemi, tas gibi dibi boyladi. Neymis? Bir cluppp sesine bakiyormus!

PS: Balli balik, kendi makinesiyle cektigi icin neyse ki guzel gunun fotolari var elimizde.











Benim burdaki Turk kizlariyle tanisma va kaynasma gunumu firsat bilen Gugo- Nazo, attilar kendilerini, Darlingharbour’daki Wild Life Museum’a.. Ben kizlarla kisirdi, patates salatasiydi, dedikodunun dibine vurmalar derken, bizimkiler muzenin altini ustune getirmisler, zevkten 4kose olmuslardi. Henuz Taroonga Zoo’ya gidememis olan Nazli icin, kanguru, koala, kopekbaligi, envayi cesit bocek ve yilani icinde barindiran bu muze, hafizalara kazinan bir yer daha olarak listeye gecti. Ilk koala temasi yapildi, kopek baligina bir cam inceligi mesafeden bakildi… ne yazik ki New South Wales eyaletindeki yasadan oturu koalayi kucagina alamadi. Biz Queensland eyaletinde kendileri ile hasir nesir olmustuk, hatirlarsaniz :)










Sonraki gunler yavas yavas yaklasan Christmas/ Noel hazirliklariyle gecti. Sirkette her sene geleneksel olarak duzenlenen Christmas komitesine de girdim ya.. ohh artik istedigimi yaparim di mi :) Aradik taradik, kutlama olarak rafting yapmayi uygun gorduk. Gectigimiz Persembe/ 9 Aralik, Penrith’deki White Water’a gittik sirketce. Sicaktan kavruldugumuz gunde, gunes yoktu tepemizde… cok sansliydik!









8’erli gruplarimiza ayrildik ve biraktik kendimizi el yapmasi rafting parkuruna. Super zevkliydi, ta ki kureksiz, sorf yapmaya sira gelince. Egitmen bir anda botu kenara aldi ve kurekleri kenara birakmamizi soyledi. Dalgalari keserek duran botun icinde 8 kisi, egitmenin komutlariyla, bir saga bir sola yatiyorduk. Dalgalar arttikca, bot devrilmeye basladi. Sonra ne oldu dersiniz?

Hande botun altinda kalmasin mi!!! Cilgin akintinin ortasinda ve botun altinda kalmistim. Ellerimle kaldirsam da botun icinden cikamiyor, suyu yuttukca yutuyordum. Neyse ki icilebilir suydu :) Dakikalari sayamadim ama Madeline’in panik halde bana bakan mavi gozlerini hic unutmayacagim. O ne kadar panikse ben de bir o kadar donukmusum. ‘Hande iyi misin?’ diye olanca gucuyle bana bagiriyordu. Bir anda bottan kurtuldum ve sonra gene Madeline’in sesine uyanarak, ipi kavradim. Ohhh cok sukur kiyiya cekildim. Tabi herkes kendi caninin derdine dustugu icin, kimse benim ne kadar su ictigime aldirmadi. Ama rafting sonrasi dus kabinleri ve aksamki sirket yemeginde Madeline’in “Hande’ye soyle bagirdim, sanirim soka girmisti, nasil oldu anlamadim, hayatimda bu kadar sakin duran birini gormedim” diye yukselen sesini duydum da duydum.

Coook guzel bir yasam tecrubesiydi. Neymis? Insan devamli su icemezmis!

Hemen ayni haftanin sonunda, gene is arkadaslarimla, “madem kollarimizi yoracagiz, bari dibine kadar yapalim” dedik ve burdaki adiyla kayaking, dilimizdeki kano’ya bindik. Cek cek anam cek… sadece kollarimdan degil, boynumdan da kaslar fiskiracak diye cok korktum.. brrr anneeciiim :)

 

Bu arada 2 tane dogum gunu kutlamasi yaptik. Biri paten arkadasimiz Mira’nin, digeri Zeynep’in esi Selcuk’un dogum gunuydu. Mira’nin ki cok tipik bir Aussy tarzi acikhava barbeku partisiydi. Yaklasik 30-35 kisinin katilimi ile Coogee Beach’de acik havada sosis, tavuk, biftek barbekusu yaptik. Yeni insanlarla tanisip, bizdeki ‘mangal’ keyfinin Avustralya karsiligini tecrube ettik. Keyifli ve lezzetliydi.

Selcuk’un ki ise, Zeynep’lerin arka bahcesinde oldu. Sydney’deki ilk gunlerimizin fotograflarindan da taniyacaginiz Maroubra’daydik. Ee evin dibinde deniz varsa, girilmezmi dedik, attik kendimizi okyanusun azgin dalgalarina… Dalgalar vucudumuzda tokat gibi patladi, debelendik debelendik, tuttuk Zep’lerin evinin yolunu. Dogumgunu cocugu ve Consta, barbeku basinda calisadursun, biz de yedik ictik hos gectik. Aussy tarzi dogumgunu nidalari attik. “ hip hip hurrayyyyy!”





 

 


Guzel Haber1: Evet dedik durduk, bizi gonulden dinleyen bir arkadasimizi bulddduuuuk. Dunyalar datlusu cilgin hatun Betus, Subat ayinda bizi gormeye geliyor. Betul’u davullu zurnali karsilayacagiz. Ilk gelen arkadasimiz oldugu icin ona ozel suprizler hazirlayacagiz :P hahahah ne oldugunu kimseye soylemeyecegiz. Belki yaz bitmeden kiskanip, merak edip de gelenler olur hahahhaah!

Guzel Haber2: Didem’le Ongun Londra’ya basari ile tasindi. Kendilerini gonulden tebrik ediyoruz. Ne o bizden sonra bir furya mi basladi :PPP

Guzel Haber3: Ayfish anne 3. el operasyonunu da ustunden ativerdi. Mikrobu vucudundan atmak icin buyuk caba harciyor. Ha gayret bitecek... Tekrar tekrar gecmis olsun.

Guzel Haber4: Hande hayatinda ilk kez is yerinden bir odul aldi, soyle plaketli milaketli.. Cok mutlu :) Cumartesi gunu, Sydney ofisinde, ayni odulu alan diger arkadasi ile birlikte kutlama yapacaaak!

Sanirim sonraki yazi, yeni yila giris senliklerinin essiz fotolariyla dolu olur. Planimiz 31 Aralik’ta islerden erken cikip, onceden nobetci olarak Domain’e diktigimiz Nazli’nin yanina gitmek, Harbour Bridge’de havayi fisek manzarasi izleyip, dumanini soluyarak 2011’i karsilamak.


3 comments:

  1. EMEKTAR SONYNİ DÜŞÜRDÜGÜNE ÇOK ÜZÜLDÜM. AYFİŞİN KEKOVA'DA BENIM GOZLUGUN ARKASINDAN TEKNEDEN ATLAMASI SONRASINDA YARDIM ISTEMESI GELDI AKLIMA:)))
    "HİP HİP HURRAYYYYY" İ ÇOK TUTTUM....

    ReplyDelete
  2. Ayyyyyyyyyyyy! cok guzel, cok guzel! basarili hatun Loc'u kutlarim. cok helecanli! hip hip hurrayyyyy!

    ReplyDelete
  3. ya ne guzel seyler yapiyorsunuz siz oyle, yelkenli, rafting, kano..

    bu arada ülkeye hızlı adaptasyon da gözümden kacmadi. dün bi bugün iki derken işyerinde yeni yıl komitesinin başına geçmek süper cesaret, harikasın Handecim.

    hamiş: Nazlı'nın gelişine çok sevindim. gözünüz aydın. birlikteliğin keyfini çıkartın

    hamiş2: emektara üzüldüm :( Gürol yeni yıl hediyesi secerken cok dusunmek zorunda kalmayacak gibi :s

    o plaketli odülün de boşa olmadığı anlaşılıyor. kutlarım. az zamanda çok iş başarmak, ve gercekten basarmak buna denir herhalde..

    ReplyDelete