Thursday 14 April 2011

Koskoca 1 yili Nasil da Deviriverdik !

Tami tamina 12 ay! Bazen dusunuyorum dun gibi aklima geliyor Istanbul’daki is yerim, masam, telefonum, arkada Askin’in sesi, solumda Emre’ye sundugum essiz portakallar, sanayi mahallesindeki esnaf lokantasinda tavuk corbasi, Deniz’in F klavyesi, Cuma gunleri kendimce duydugum kulagimdaki happy hour muzigi, bana eslik eden Tuba, Ferda, Kevser, Mine…

Evimiz, televizyonun yanindaki yesil bitkilerim, gitmeden once Gugo’dan ozel olarak rica ettigim evimizin kisa filmi, arkadaslarin cat kapi gelisi, cig kofte partilerimiz, AyfisAnne’nin elleriyle yapip getirdigi guzel yemekler, yemek masamizdaki hos sohbetler, Didem-Ongun’lu geceler, dugun dernekte, macta Istanbul’a gelen kuzenler, annemle-babamin sirf Karakoy boregi yemek icin evden erkenden sivismalari, Nilaylom’lu gunler, her mutlu haberde evde “yasasin!” kosusu, icilen caylar, salonun halisiz kisminda kayilarak yapilan cilgin danslar!!! Ust komsunun super rahatsiz edici gurultusu, Ipek’in gunbegun buyuyusu, Can’in annecigi ile eve gelisi, onunla ilgilenmekten ne konustugumuzu anlayamadigimiz anlar, Evidea’da aksam yuruyuslerimiz, kar ve camur, Gugom’un pek bayildigi!!!! metrobus, vapurla karsiya gecmelerim, Ayca Sen’in hangi radyoda oldugunu aramaktan bikip usandigimizda Nihat’i dinlemelerimiz. Her dakika arabadan kufur edesice Istanbul trafigi, Fenerbahce maclarinda evimizin onunde bulamadigimiz park yerleri, hala Gugo’nun bu durum ustune soylendigi agiza alinasi sirin sozler!!!! Mahalle kasabimiz Asim’in ozel hazirladigi yagsiz kiymalar, mahalle ayakkabicisinda “abla bu da bizden olsun” guzellikleri, Laz bakkal (vallahi!), apartman gorevlisi Halil’in her yeni yilda ‘Hande esantiyon ajanda yok mu, Gurol sende vardir ya” demeleri, Betul’lerde sabahlara kadar suren hirsiz-polis geceleri, Gurol’un ‘bildigim guzel yerler var’ koduyla bizi cengelkoy-Beylerbeyi arasinda ve en son Cinaralti Kafesinde sabahlatmalari, Baris’i iskembe corbasi, digerlerini kokorecle kandirmalari, ArdaLoc’a supriiiiz dogum gunu partisi ile koltuk arkasindan cikislarim…. Ve en nihayet Istanbul Nakliyat’in gelisi ile butun evin paketlenmesi… Acikli gibi geliyor ama degil aslinda. Yukarda kisacik ozetini gectigim yasananlar ve fazlasi, bizim Sydney’e sevenlerimizi arkamiza alarak gelmemizi ve kisa zamanda buralari kesfe baslamamizi sagladi.

Bir gun geldi, o Istanbul Nakliyat kutulari 1 odali evimizi senlendirdi.

Burdaki ilk anlarimiza donuyorum da… o zaman her ikimiz de TR’de disimizi tirnagimiza takip nasilda zayiflamistik :) Simdi durum evlere senlik. E yedik yahuuu.. hem de hepinizin gozunun onunde. Turkiye’de bize neredeyse yalvaran anne ve babalarimiz icin tabak tabak yedik! Bircogunu da resimledik. Gurol’in tabiri ile “ lutfen hayatim, beni rahat birak.. Bunu bir daha yememem, istahimi koreltmem icin rahat rahat tadina varmam lazim” Vallahi tadina vardik :)

Ayni zamanda da burdaki Aussy’lere uyum da sagladik, kendimiz bira ve saraba adamasak da, Cuma is cikisi takildik, sosyal olduk! Ardindan esssekler gibi spora gittik, parklarda yuruduk, yuzduk… Bu yazilari okuyanlarin canini cektirmek icin yapmadigimizi birakmadik… haha basariya da ulastik dogrusu. Nazli hemen damladi, 3 ay bizimla hayatin tadina vardi :) :) :) Betul hemen ardindan. “Zaten cok merak ediyordum, mazeretim siz oldunuz” dedi. Hah simdi de Hande Yedidal bizi kirmadi ve 30 Mart’da satomuzu senlendirdi. Daha gelmesi muhtemel bir liste var. Heyecanla bekliyoruz!

Durmadik devam ettik, hazira dag dayanmaz dedik, yeni isler bulduk. Ise yururken, her girdigimizde calisanlarinin bizi tanidigi, cafe’miz oldu. TR de Laz bakkal’di, burda Vasanthi, Namrati, Gunzan… Arada “abla bu de bizden olsun” seklinde diyemese de, torpiller de gormedik degil :) Arka sokagimiz Stanley Street’deki Bill and Toni’s e uzun bir aradan sonra gidince “ Nerelerdesiniiiiiiz?” diye dukkan ortasinda bagiran Italyan da bizim Turklerden altta kalmiyor ya… Onunden gecerken selam verdigimiz City Gym’in calisanlarini da atlamayayim, ayip olmasin… Yeni arkadaslarimiz oldu, evlerine yemeklere gittigimiz, evimize cagirip, cay bardaginda cay icirttigimiz. Ben onceden daha idealisttim. Gurol’la konustugumuzda , ee diyordum, okuduk ettik, simdi ulkeyi birak git! Sanirsin Jeanne d'Arc! Gugo da derdi ki: sen orda Turkiye’dekinden daha buyuk kultur elcisi olacaksin. Vallahi oldum. Ofiste bircok kez, din ve devlet anlatirken, Turkiye’yi tanitirken buldum kendimi. Lahmacun yedirdigimiz arkadaslarimiz oldu, sirf denesinler diye, hayatimda ilk kez kul tatlisi yaptim. Kendime inanmadim :) Bununla da kalmadik, Temmuz ayinda bir cift arkadasimizla Istanbul’da bulusmak uzere soz aldik. Belki yarim gunumuze mal olacak, ama anlattigimiz Sultanahmet’i Yerebatan Sarnicini… gostermemiz lazim.

Ben New Orleans’i gordum, Gurol daha cok ulkeyi kesfetti. Darwin ve Townsville’a gitti. Cairns’de baliklarla yuzduk. Blue Mountains’da, Daintree ormanlarinda yesilin binbir tonunu gorduk, en temiz oksijeni soluduk. Sorf denen sporun kimler tarafindan yapilabilecegini izledik. Malzemeler: uzun ince, omza dogru kasli, mumkunse saclari uzun ve uclarina dogru sapsari eril kisiler. Bu tur, cevresinde onu her an izleyen gozlere cok aliskin oldugu icin ortalikta gururla gezinir. Kiz olsun erkek olsun geri kalan turler onlari izler, puanlar, genelde begenir.

Baktik sokaklarda herkesin ayaginda hawaianas parmak arasi terlikler, biz de aldik eksik kalmadik. Begenmedik, degistirdik ama olsun aldik ya.. Basta endiselerimiz oldu, inanamadik yaptigimiza. Hic kimseyi tanimadigimiz AU gunleri, yavas yavas telefonlarimizin sadece TR den arayanlarin caldirmadigi anlara donusmeye basladi.

Evet gecti gitti 1 sene goz acip kapayincaya kadar. Kotu haberler almadigimiz, herkesin cok saglikli oldugu nice yillar diliyoruz birbirimizeeee.. Burda size dusen, herkesin kendine cok dikkat etmesi, saglikli olmasi ve bizi ziyarete gelmesi :) 

Bakalim AU’daki ikinci senemiz neler getirecek.. Yazmaya devam! Tralla laa!

bu guzel!




ay bu da guzel!