Sunday 19 September 2010

Sen Hic Yagmur Ormani Gordun mu?

Resiflerin sarhoslugu ile mayismamamiz gerekiyordu, cunku ertesi gun hayatimizdaki baska bir ilki gorecektik. Persembe sabahi da, yine cok erken, bir gunluk rehberimiz Shane geldi aldi bizi. Cok sansliydik, ekibimiz yine kucuktu. Ispanyol Pepe, bize gunun ortasinda katilacak olan, Sydney’li komsu Carmen, sevgili escagizim ve ben :)

Gune Shane’in hos sohbeti ile basladik. Otobusumuzle Cape Tribulation yoluna koyulduk. Oraya varmadan once Mossman’i gectik ve Port Douglas’daki tropikal hayvanat bahcesine vardik. Burda da bir ilk gerceklesti. Sirin tatli kangurulari elimizle besledik. O kadar zararsiz ve sakin hayvanlar ki, ziplayarak gelip elimizden yemeklerini yediler. Bir fotoda bir tanesinin elimi tutarak yemek yedigini de goreceksiniz :)) ooyyy cok sirinlerdi. Tabi hayvanciklari anam babam usulu yemeklerle beslemiyoruz. 2 AUD’na alacaginiz kucuk paketlerdeki, preslenmis musli benzeri bir yemek ile besliyoruz.


Hayvanat bahcesinden sonra yolumuz, dosdogru Daintree Ormanlarinin icinden gecerek Cape Tribulation’a ulasmakti. Yemyesil, simdiye kadar gormedigimiz bitki ortusu ve cesit cesit irili ufakli, tatli ve tuzlu su derelerinden gecerek Cape Tribulation’a ulastik. Bu arada sunu de belirtmeden edemeyecegim, Avustralya’nin kuzeyi timsahlari ile unlu imis. Kuzeydeki herhangi bir su birikintisinden timsah cikabiliyormus. Tabi evdeki havuzlar haric !!! Turkiye’deyken farkli yerlerden duydugum sehir efsanesi gercek degil yani :))) Hah ben soyleyeyim de… Bu kadar abartilmasinin sebebi, TC de olmayan saglik kurallari kapsaminda, %1 risk oldugu anda tabelalarin yazilmasindan kaynaklaniyor olabilir. Yani eger timsahin, yuzde bir de olsa denize ulasma ihtimali varsa, bunu hemen bir sirin tabela ile taclandiriyorlar.

Cape Tribulation dedik degil mi… Burasi, adindaki karmasayi icinde bayindirmayan harikulade bir plajdi. Okyanusun kara ile bulustugu kisim altin sarisi, gerilere ilerleyince meyveleri hindistan cevizi olan yemyesil palmiyeler, daha da gerisinde yesil cumbusu. Bir ara benim gozlerim Sawyer’i, Gug’unkuler ise Kate’ i aradi. Inanir misiniz bir onlar eksikti :)))) Fotograflar size daha fazlasini anlatir sanirim.


1 saat kadar burda zaman gecirdik, yemegimizi yedik ve bu sefer yagmur ormanlarinin icine yuruyuse basladik. Shane bize bitkilerle ilgili bilgiler verirken, biz de bir yandan gozlerimizi yuvalarinda tutmaya calisiyorduk.

Heryer mangroove denen balcik icindeki koklerle doluydu. Uzerinde yurudugumuz Aborjin yolunun alti cogunlukla yagmur sulari ile dolu oldugu zamanlarda, timsahlarin fink attigi yerlere donusuyormus. Biiirrrrrrr! Bu yuruyuste, ortamin nem derecesi ve etraftaki agac tiplerine gore kokular cesitleniyordu. Ve tabi tahmin edersiniz ki tatli bir esinti ile serinlik vardi.



Bu macerayi da atlattiktan sonra, geldik timsahli nehirdeki Crocodile Dandy tipi tekne turuna… Sevgili rehberimiz Dex’in konusmasi harbi Avustralyali oldugu icin bayagi bir kulak kabartmak zorunda kaldik dediklerine ve sonucunda, dogal ortamlarinda timsah kardeslerimizi gorduk. Tam bir film seti gibiydi ortalik.












Ikinci muhtesem gunumuzu de geride birakarak, otelimize donduk.. Cumartesi gunu yola cikacagimiz icin esyalarimizi topladik, guzelce uyuduk ve son gunumuze uyandik. Bugun planimiz Kuranda’ ya gitmekti. Gittik bileeeee :)






 
 

 














Kuranda, yagmur ormanlari icerisinde aborjin baska bir kabilenin yasadigi bir yer. Su anda, cesitli dukkanlarin oldugu bir turistik kasaba diyebililriz. Bu tatli kasabaya giderken, tarihi diyebilecegimiz turistik treni tercih ettik. Bir bucuk saatlik yol boyunca, icimize bol oksijen soluduk. Arada durduk, selale gorduk, ara ara yagan yagmuru hissettik ve Kuranda’ ya vardik. Yolda gelirken, brosur inceliyordum ki koala kucaklamak icin bir firsat yakaladigimi farkettim. Simdiye kadar cesitli talihsizlikler icinde ulasamadigim koalaciga bugun ulasabilecektim. Kocisle gittik ve sabahin erken saatinde geldigimiz icin ilk fotografi sevimli hayvancik koala ile cektirebildik. Cok heyecanlandik, koalacik da heyecanlanmis olacak ki, ustumuze cesitli lekeler birakti. Bu hayvan, okaliptus ile beslenen ve dolayisi ile her an kafasi guzelgillerden :) mayis mayis bir bakisla bizlere sarildi. Bu arada, nesli tukenmek uzere oldugu icin, her yerde kucaga vermiyorlar kendisini. Queensland’ da bunu yaptigimiz icin kendimizi cok sansli hissettik.

























Kuranda donusunde, tekrar trene binmek yerine, Skyrail (teleferik)’le, uzun agaclari tepeden izleyerek geri donduk. Ben yukseklik korkumun olmadigini sanirdim, ama tepeden bakip topragi goremeyince, bir an panik oldum. Arda’cigimin kulaklarini cinlattik :) Kimbilir o olsa ne yapardi o yukseklikte :) kikikiki









Unutmadan, teleferikte donerken bir aborjinin boomerang atisina da sahit olduk!



Guzeldi hem de cooook…



Is Yapalim Derken, Aradan Bir Buyuk, Dilllere Destan Reef Cikardik :)

Belki bir cogunuzun onceden bildigi, “Eylul ayi Avustralya’nin kuzeyinde neler var” senlikleri kapsaminda 11-Eylul sabahi cook erken saatlerde Sydney domestik havaalani yoluna koyulduk. Gercekte, sirketimin Cairns’de duzenledigi, yilda bir yapilan Bb Summit icin, calismaya gidiyordum. Cumartesi-Carsamba arasi calistim da…Cumartesi fazla calismis olacagiz ki Pazar gununu bize off verdiler ve yakinlardaki Palm Cove Beach’e yuzmeye gittik.

Sahile girerken timsahlara karsi uyari levhalari gorsek de, Turk’e bisey olmaz dedik!!!!! Ve daldik suya :) :) (Yok yook kontrol ettik, bu mevsimde timsah olmazmis …. gibi gibi) Gug’de Pazartesi-Sali memleketin guzide mekanlari olan Townsville ve Darwin’e gitti. Yani kocam da, benim kadar caliskandir diyebiliriz bu duruma :) Townsville demisken, Cairns’e 45dakkika ucus mesafeli, Gug’un deyimi ile pek de birsey olmayan kucuk bir sehirmis. Tabi sacsiz polyanna kocam, gene mutlu olacak birsey bularak (tabi sansi da yardim etmis) renkte kirmizi, egzosda ikili, motorda 3600cc’lik sirin mi sirin bir Holden’la gunu gecirince, Pazartesi aksami kaldigimiz otele agzi kulaklarinda geldi. Ertesi gun ben gene organizasyon islerimin basina, Gug’ se Darwin’in yollarina dustu. Sali gunu benim icin en yorucu gun olsa da, gecenin sonundaki ‘Tropikal’ konulu ve giyisili, havuz basi sirket yemegimiz keyifliydi.

Cairns’e geldigimiz ilk anda tropik sicagi iliklerimize kadar hissettik. Bize ilk bakista (Lulu ve Baho’nun nisan zamaninda) Antalya’yi, sicagin arttigi ogle saatleri kumsuz!! Dubai’ yi hatirlatti. Cairns, Avustralya’nin kuzeyindeki, en onemli gecim kaynagi turizm ve seker kamisi olan sevimli bir ilcemiz :) olarak hafizalarimiza kazindi. Bu kazinti, Persembe, Cuma ve Cumartesi gunu yerini tarifi pek de mumkun olmayan ancak goruldugunde anlasilacak bir duyguya birakti.


Benim event islerim de bitince, Carsamba aksami aslinda gercek tatilimiz baslamis oldu. Haftalar oncesinden Sydney’de ayarladigimiz “ Great Barrier Reef/ Buyuk Set Resifler” ve “ Daintree Rainforest Adventure Tour/ Daintree Yagmur Ormanlari Turu” nu artik yapabilirdik. Carsamba aksami erkenden uyuduk ki, Persembe gunu yapacagimiz resif dalisini daha iyi anlayalim…


Sabah 6:50 de bizi otobusumuz aldi ve Haba Dive isimli katamaranimiza ulastirmak uzere, Cairns’e 60km uzakliktaki Port Douglas’a ilerledik. Yolda seker kamisi tarlalarinin yanisira, yesilin bin bir tonunu da izledik. 1 saatin sonunda, marinadaydik. 25 kisi ile teknemiz yola koyuldu. Cok sevimli bir tayfa ile 1 saat 20 dakkikada okyanusun ortasina dogru ilerledik. Teknenin temizligi, tayfanin yardimseverligi, tuvaletlerin inanilmaz derecede kokmamasindan cok bahsetmeyecegim :) hersey cok guzeldi. Bu guzellik, okyanusun ortasinda, sahil kenarina vuran dalgalari gorunce, muhtesemlige, denize dalinca tarifi imkansiz hislere donustu. Tam da simdi, sairin dedigi gibi, ‘kelimelerim kifayetsiz kaldi’.

Denizi her zaman cok severdim. Ama bir turlu tuple dalamamistim. Cevremde dalis yapan cok arkadasim oldu. Tam olarak anlayamadigim bir hevesle dalmaya baglilardi hep. Biz resiflere snorlkelle daldik, tuple degil. Artik o arkadaslarimi anliyorum!!!! Hem de cok iyi :) Papagan ve melek baliklariyla, vatozla, kilic baligi ile ve en keyiflisi Maori Baligiyla yuzmenin keyfine vardik. Ortalik rengarenkti. Gunesin suda kirilmasi, sudaki renk cumbusu ile bulusunca okyanusun o kismi deniz alti diskosuna donuyordu. Papagan baliklarinin mercanlari her isirisinda duydugumuz tikirtilar muzik oldu kulagimiza. Parmaklarimiz burus burus oluncaya kadar diskoda dans ettik. Gug’le deniz alti konusmasi bile gelistirdik o gun. Snorkelden yukari nasil bir ses cikiyordu bilmiyorum, eminim tekneden bizi duyanlar cok eglenmistir. Ben her buyuk balik gorusumde heyecandan tabiri caizse boguruyordum. Pek konsantre kocamsa, bir profesyonel edasiyla su alti fotolarini cekiyordu. Sadece o gun, okyanusta 280 foto cektik, durduramadik kendimizi…

Mercan kayaliklari 2600km boyunca kiyiya parallel uzanan, UNESCO tarafindan koruma altina alinmis olan, dunyanin dogal harikasindan birisi. Irili ufali 5900 resiften olusuyor. Bunlarin en kucugu bir tenis sahasi kadar, en buyugu ise Cairns’in 2 kati kadar olabiliyor. Yani diyebilriz ki, bizim algiladigimiz dunyanin altinda, apayri bir hayat var. Biz miydik, avatarimiz miydi bilemiyorum ama, bir gunlugune baska bir mekanda yasadik diyebilrim.

Gunun bence en guzel ani, Maori baliginin pesinden belki 10 dakika yuzmekti. Yok yok pesinden degil, duzeltiyorum…. Maori Baligi'yla birlikte yuzmekti.

Great Barrier Reef bir dalisla kalmamali, buna karar verdik. Gene gelecegiz, gene dalacagiz. Su ana kadar belki 50 kez buraya gelin dedim ya.. Listeye bir tane daha ekliyorum. Bizim icin gelmeyin, buraya bu muhtesem hayat tecrubesi icin, bu doga harikasi icin kesinlikle ama kesinlikle gelin. Once in a life time…



Bekliyoruz…

Bizim bu fotolari cektigimizi de anlayin diye kendimizi de koyuyorum :)