Saturday 24 July 2010

Lochischa'nin Yeni Isindeki Ilk Gunleri


Bir cogunuzun bildigi uzere, 1 Temmuz’da baslayacagim isime, ofisteki yenileme calismalari sebebi ile 12 Temmuzda basladim. Bugun itibari ile 2. Haftam bitti. Herkes dogal olarak bu donemin nasil gectigini merak etti. Ulasabilenler bana ulasti. Digerleri icin bir ozet gecmek istedim.

Is yerim evime 15-20 dakika yurume mesafesinde olmakta birlikte, sehrin tam da gobeginde. Yani Maslaktaki Boyner kapandi diye uzulmustum de, Afrodit ve diger minik yerler icin ofisteki bazi arkadaslari cekistiriyordum ya... hah iste ofisten cikinca her yer alisveris icin mekan dolu!!! Cok tehlikeli cook!

Ay ben isi anlatacaktim degil mi :P

12 Temmuz gunume sevgili direktorumun beni ogle yemegine cikarmasiyla, guzel bir baslangic yaptim. Bazi masalarin ofise tasinmasi Pazartesi’ye sarktigi icin ogle saatinde gelmemi rica etmisti kendisi. Yemekten sonra ofis arkadaslarimla tanistim. Toplamda 12 kisi civarinda olan ofis nufusu, uzaktan calisan ve diger sehirlerde yasayan satiscilarin gelip gitmesiyle bazen daha fazlalasiyor. Bu 12 kisinin taabiyeti, Srilankadan, Filipinlere, Amerikadan, Avustralyaya, Endonezyadan, Singapur’a kadar uzanirken, fikraya bir de Turk katildi simdi :) :) Masamin yeri patronum sagolsun, cillop! Arkamdaki camdan deniz ve Opera Binasinin bir kismini goruyorum. Odada biri Filipinli, biri Singapurlu 3 kiziz. Cekik arkadas Marketing isi yaptigi icin biraz gurultulu calissa da, biz ‘ne gurultuler duyduk Oracle’da’ kategorisinden, hayatimdan memnunum :) :) Ofisin gerisi, kaderim midir nedir :) SUPPORT’cularla dolu. Oracle’dakilerden tabiki iyi OLAMAZ ama tatli insanlar. Tabi bu yorumlar icin cok erken, TC dekilerin de gercek yuzunu son iki ayimda gormustum :) :) :)


E tabi insan eski is yeri ile karsilastiriyor, cok yeni oldugu bir yerde kendini. Gayet keyifli ve hossohbet ortam (bazen hizli konusuyorlar ve ben anlayamiyorum ama) var. Halim vaktim yerimde. Urunleri ve accountlari ve kisileri tanimaya calisiyorum henuz. Gene burda da ‘herbir isin ahanda tam ortasindaki’ kisi’ rolunu ustlendigim icin bunlari anlamam biraz zaman alacak. Is dunyanin her yerinde ayni, insanlar, satiscilar, operasyoncular... hiiim minik bir farkla.

Eylul’de buranin kuzeyindeki bir sehir olan Cairns’de sirketin bir eventi olacak. Orda bana da bir gorev verildi. Tabi hazirliklar icin, Pazartesi-Carsamba arasindaki evente, benim 2 gun onceden, (yani Cmts ve Pazar gunu) orda olmam gerekecek. Bu durumda, calisan hakkini korumak icin Pergsembe ve Cuma bana otomatik olarak izin verildi. E bu durumda Gug’e 1 hafta, bana da 4 gun tatil gozuktu. Merak edenler icin Cairns kuzeyde, icinde Dev Mercan Resiflerinin oldugu, tropikal bir sehir! Hande, Erdem, Simge...vs dalan arkadaslarimiz icin de dalicaz :)

Sonuc olarak, hayatimdaki ilk yurt disi is tecrubem simdilik cok iyi gidiyor. Mutluyum! Pazarlarim dertli tasali gecmiyor. Ben buna gunesli gune uyanma ve ise yuruyerek gitmenin cok etkili oldugunu dusunuyorum.

Oracle’daki arkadaslarimi ozluyorum. Ne de olsa 3 yil, haftanin her gunu ordaydim di mi ama :)

Opucukleeer!

Istanbul’dan Sevkettiklerimiz, Sydney’de Tam ve Hasarsiz Teslim Edildi


Sydney’e tam yerlesmenin son ayaginda, esyalarimizin gelisi vardi. Gemi ile parsiyel olarak gonderdigimiz esyalarimizin gelisini 4 gozle bekliyorduk. Ha geldi, ha gelecek derken, 29 Haziranda bekledigimiz esyalarimizi, 5 Temmuz’da aldik. Biraz gec oldu, ama guc olmadi. Evimiz kucucuk oldugu icin, stok kutulari cozumunu cok onceden ayarlamistik. Simdi is Nerimosh annecigimin tatli sirin elleriyle paketlediklerini, teker teker acmaktaydi. Tabi esyalar eve gelince, biraaaazcik kalabalik yaratti ama yilmadik, korkmadik! Baska sansimiz mi vardi sanki :) Ayni gun icinde Gug’le basladik yerlestirmeye... Gun sonunda belimiz, ellerimiz ve ayaklarimiz agriyordu, ama kendi yastik yorganimizda yattik o gece.

Butun yorgunluk geci geciverdi. Ertesi gun de Ayfish annecigimin, aklina saglik, aldigi duduklumuzle ozledigimiz yemekleri pisirdik. Tazefasulye duduklude yapilmali, bunu anladik! Resimleri astik duvarlarimiza, cervcevelere koyduk ozlediklerimizi... Hepinizi koyamadik tabi, ev cerceve cenneti olacak yoksa!!! Artik dondure dondure...

Simdi artik tam yerlestik, evimizi pek seviyoruz!

Memleketin Meshur Taronga Zoo’suna Gittik Sonunda!!!


Hayvanat Bahcesine, hafta arasi gitmek ve oranin doyasiya keyfini surmek icin, benim ise baslamamis olmam gerekiyordu. Ve bir hafta sonra ise baslayacagim icin, havanin cok guzel olmasini, okullarin tatil olmamasini bekleyemedik. Onceden belirledigimiz bir Pazartesi, erkenden kalktik ve tuttuk Circular Quay’in yolunu...

Oraya gitmek icin Quay’den, ya hem hayvanat bahcesi giris bileti, feribot ve teleferik iceren bileti almamiz gerekiyordu, ya da hepsini ayri ayri. Tabi tahmin edersiniz ki, ekonomik paket zihniyetinden, her ikisini almak daha uygundu. Heyecanla feribota bindik. Sabah serinligi her zamanki gibi beni isiriyordu :) Zoo, Opera Binasinin karsi sahilinde, tum hayvanlarin muhtesem bir bina ve sehir manzarasi gordugu, sehir insanlarininsa mavi ve yesilin cok cesitli tonunu gordugu bir yerde konuclanmis. Tek vapurla -vapurlari Istanbul’daki yeni vapurlara benzettik- 15 dakikada oraya vardik. Ortalik tahminimizden daha kalabalikti. Cunku, o anda anladigimiz, okullar tatile gitmisti. Biz zavalli Istanbul tecrubeliler, ‘hay Allah yahuu’ dedik bu duruma.. ama ilerleyen saatlerde hic de buyuk bir kalabalikla karsilasmadik. Kimse bir hayvani gormek icin, baska birinin tepesinden kafasini uzatmadi :) Iste bol toprakli, az nufuslu memleket :) :)

Feribottan inince, hemen teleferige bindik. Toplam 6 kisilik tereferikte, Gug, ben, cok konuskan bir dede ve 3 torunu vardik. Dedeye kabalik yapamadigim icin, hep onun suratina baktigimdan, asagidaki ‘muhtesem hayvanat bahcesine kusbakisi’ manzarasini kacirdim. Gug caktirmadan bakti :)

Indik, giristen gectik ve danismadan haritamizi aldik. Burda harita okumayi bilmek gerekli, bilmiyorsak ogrenelim.. . Haritasiz kaybolursunuz! Bu hayvanat bahcesinin en onemli ozelligi (ben AOC disinda baskasini gormemistim, bilen varsa beri gelsin) bazi kisimlarinda hayvanlar ozgurce geziniyor, sende onlari hayretle izliyorsun... Misal, kuslar, emu, kanguru, hindi...vs kisimlari. Neyseki ayi, aslan, kaplan, goril degil :) :) Ama duyduguma gore Singapur’da aslanlarla insanlar arasinda tel yokmus da, buyuk bir hendek varmis!!! Onu da bir gun gorursek, mutlaka size de haber veririz.

Ilk kisimda, bizi kapisinda dinazor geni tasiyan dunyanin en buyuk surungeni olan bir komodo ejderinin karsiladigi magara girisi vardi. Icerde envayi cesit surungen bizi bekliyordu. O kisma girerken, Gurol anlam veremedigim ses ve efektlerle ejderin kafesine bakiyordu. Ben de ‘alla alla bu adam kafeste bu kadar heyecan yapti, ejderi gorunce ne yapacak acaba’ diye dusundum. Sonra magaraya suzulduk! Kurba, yilan, timsah ve cesitli su yaratiklarini gorduk. Magara buyuk bir yuvarlak cizip, sizi gene ejderin kafesine cikariyordu. Ahandaaa orda canim komodomu gordum! Bilenler bilir, bir anda gozlerime inanamayip resmen cildirdim hayvani gorunce. Kucukken kuyrugu kopunca oynayisini izledigim minicik kertenkelenin DEV buyuk buyuk babasi karsimda tum heybeti ile bana dil cikariyor. Yerimde ziplayip, Gurol’un girerken yaptigi efekterin bir cesidini yapmaya basladim. Kendimi duyuyor ama durduramiyordum. Gurol sakin ol demeye basladi artik bana... Cok harika bir hayvan ve AOC de olmadigi icin cok heyecanlandim bu kadar yakindan gorunce. Bakiniz resmine :) Megerse, giriste bendeniz komodocugumu gorememisim. Yani nasil anlatsam, bir goz ve beyin yanilsamasi yasamisim.... komikti yazarken bile guluyorum!!!
Hayvanat bahcesinin her bir kismini bu detayda anlatirsam, sizi bayma ihtimalimi goz onune alarak, sonraki kisimlari daha ozet halde anlatacagim. Zurafalar belki sehrin en guzel yerinde, denizin hemen dibinden sehre dogru bakan Zoo’nun en sanslilariydi. Programa gore, o gun fok, kus, goril, fil gosterisi oldu. Kus gosterisinden o kadar etlkilendik ki, inanin kelimelerim yetmiyor. Kuslar nasil egitilir de, gel deyince gelir, git deyince giderler. Bahsettigim kuslar arasinda guney yarimkurenin en buyuk kartalindan tutun, baykusa ve minicik kus surulerine kadar cesit vardi. Bunlar seyircilerin kafasini teget gecerek, bakicilarina ucuyorlardi. Tabi anlatim, sunum ve kuslarin sahneye cikis zamanlamalari bir cesit tiyatro gibiydi. Yani insanli ya da maymunlu tiyatroyu tahmin edebiliyorum da, kuslusunu hic etmemistim. Hatta bir ara, bir cesit kusun fare avlamakta cok yararli ve iyi oldugundan dem vurulurken, egitimli farelerin sahnenin onunden gecmeleri, gozlerimizi yuvalarindan firlatti!!!

Foklar hoplaya ziplaya sudan suya atladilar, goriller ‘goguse deliler gibi vurma’ hareketini canli canli yapti bize :) Gurol cok begendi, evde biraz denedi hahahah ama ayni sesi veremiyor!!!! Maymunlari izlemek, apayri bir zevkli inanin! Rahmetli Yilmaz Abicimi andim :) Gurol'a, Burak, Arda ve benim cocukluk maceralarimizi anlattim :)En cok zamani onlara ve kaplana ayirdik. Ben gelip gidip kaplanin oldugu yere baktim ki, kukremesini duyayim. Yemegini yedikten sonra, ogleden sonra sularinda ‘kaplandan yanik turkuler’ kismini dinleme firsatim oldu. Cok guzel, cok guzeldi!!! Sevdigim National Geographic tam karsimda ve tum heybeti ile bana bakiyordu!


Koalaya sarilip foto cektirecegim zaman geldiginde, Gugocumla kosa kosa gittik. Neyazik ki onceden randevu almamiz gerektigi icin, o fotografi size sonra gonderecegim. Bu kisimda Bilge’nin kulaklarini cinlattim. O da olsa kesin foto cekerdi burda diye :) Koalalara giderken, serbestce gezinen kanguru yavrularina baktik, cok harika zipliyorlardi. Gurol Emu ile Hande-Hindi ile samimi bir poz verdi sizlereeee :) Domuz kafesinde video cekerken cok eglendim, mutlaka izleyin!!! Hayatimizda gormedigimiz sopa boceklerini cekerken, kendimizi ciglik atarken bulduk... Daha neler neler... Gelip gormeniz SART! Can, Bade, Ipek, Defne, Ayda, Kayra, Ongun, Doruk, BarisEfe, Arda, Mina ve digerleri butun ama butun cocuklar gelmeli gormeli.. Anneler Babalar size sesleniyorum!!! Cocugunuz saglikli gelisimi icin, onlari hayvanlarla BURDA tanistirin. Ulvi bir gorev bu!

Cheers!